Özkan DİKMEN
TEKİRDAĞ ELDEN GİDİYOR!
TEKİRDAĞ ELDEN GİDİYOR!
Tekirdağ her iki denize kıyısı olan bir kent. Bu şehrimizin ayrıcalıklı olmasını sağlıyor. Bununla birlikte gözler de buralarda oluyor. Son aylarda yaşanan sahil polemiklerine girdik de biraz da böyle ele alalım.
Yıllar içinde dolgu yapılan Süleymanpaşa sahil güzergahı zaman zaman Milli Emlak ve yerel yönetimler arasında sorun olmuş buradaki esnaflar bile ecrimisil ödemelerini hangi kuruma yapacaklarını şaşırmışlardı. Zaman içinde mahkemelik olanlar ve haklarını aramak isteyenler de olmadı değil.
Büyükşehir olmasıyla birlikte Tekirdağ’da bazı uygulamalarda kökten değişti. Bunun en çarpıcı örneği ise hiç kuşkusuz sahil bandımız oldu. Bakanlık nezdinde planlaması yapılan sahil şeridi limanlara ve burayı işletmek isteyen sermaye guruplarına verildi. Veya o sermaye gurupları buraları almasını bildi.
Adını nasıl koyarsınız bilmem ancak daha fazla sahip çıkmaz isek Tekirdağ sahillerine hasret bir yaşam tarzımız olacağı aşikar. Gelinen nokta çok da iç açıcı değil. Kimyasal depolama alanlarından tutun da sahil projesi ile iki nefes aldığımız alanların marinaya dahil edilerek alışveriş merkezleri olmasına kadar burada her şeyin mümkün olduğu düşünülüyor. Düşünülüyor diyorum çünkü yeterli tepkiyi ortaya koyamıyoruz.
Bir avuç memleket sevdalısı insanların gayreti ile bazı olumsuzluklar şimdilik durdu ancak bu devam etmeyecek anlamına gelmiyor. Bu nedenle UYANIK olmamız gereken bir zaman dilimi içinden geçiyoruz. Çorlu ve Çerkezköy’de sanayilerle kirlenen bir kentin Süleymanpaşa’da sahil bantlarına yapılacak çalışmalarla iyice yaşanmaz hale gelmesini hiç kimse istemez.
Bizim buradaki çabamız iyi bir kent arzusundan öte değil. Yani sevdiğimiz nefes almaktan gurur duyduğumuz Tekirdağ’ı daha yaşanabilir bir hale getirmemiz gerekiyor. Sermaye guruplarının esareti altında iki kişiye iş verilecek diye tüm kentin kaderi ile kötü yönde oynamak çok da hakkaniyetli bir durum değil.
Bir grup insanın karşı çıktığı ve haklı mücadelesinde kişisel kavgalarımızı bir tarafa bırakıp bu mücadelenin içinde olmak gerektiği inancıyla belki iki kişiyi daha ikna ederim hevesiyle bu yazıyı kaleme alıyorum. Başka Tekirdağ yok. Bakın en güzel yakın örneği yanı başımızda Marmaraereğilisi oldu. Kimse farkında değil ama ilerleyen yıllarda burada ciddi çevre sorunları ile karşı karşıya kalacağız.
Marmaraereğlisi diyoruz, neden? Çünkü burası bırakın Tekirdağ ve Trakya’yı Türkiye’nin gözbebeği olacak bir bölge. Tarihi yapısıyla dünyada ender bulunan bir alan. Ama biz ne yaptık. Ciddi mücadelelerle ötelenen sanayi durumunu küçük bir boşlukta salıverdik ve OSB yapılması konusunda onay çıktı. Her ne kadar yerel yönetimler burada çevreye zararlı kuruluşlar olmayacağını söylese de, OSB’lerin kendi içlerinde ayrı bir yönetim şekli olduğunu unutmamak gerek. Yani bir şey yaparken kimse yerel yönetime sormayacak. Yapacaklar olacak bitecek. Bunun çevreciler farkında, ama daha toplumun büyük kısmının farkında olduğunu sanmıyorum. Kurulacak cam fabrikasıyla asit yağmurları, termik santrallerle zehir soluyacağız. Tıpkı Çorlu gibi, tıpkı Çerkezköy gibi, tıpkı Lüleburgaz gibi, tıpkı Ergene gibi.
Hadi herkes günlük dedikodularından biraz uzaklaşsın ve geleceğimiz için bir şeyler yapsın. Bugün çok geç oldu, yarın daha da geç olacak.
Okunma Sayısı : 1806