Özkan DİKMEN
MEVZU ASLINDA ÇOK BASİT
Günlerdir yazıyoruz, konuşuyoruz, söylüyoruz. Hatta yazıyorlar, konuşuyorlar ve de söylüyorlar. Ancak hiç birimiz bunun bilincinde değiliz. Virüsten bahsediyorum. O bildiğimiz virüsten. Hani doğduğumuzdan bu yana sanki maskeli geziyormuşuz hissiyatı veren virüsten.
Gelelim mevzuya. Temizlik, maske ve mesafe. Aslında çok basit üç kelime. Ancak bu üç kelimenin hayatımızı koruma anlamında nasıl bir öneme sahip olduğunu ne kadar fark ediyoruz. İki haftada bir açıklanan yeni genelgelerden bulduğu boşlukla sokaklarda pervasızca dolaşan sorumuz insanlardan bahsedeceğiz tabi ama öncelikle Ak Parti’nin o meşhur kongrelerine değinmezsek olmaz.
Belli ki, virüsün yayılma hızını bu kongreler artırdı. Çok güzel bir ata sözünü hatırlatarak yazıya devam edelim. “Balık Baştan Kokar.” İşte bu minvalde halk gördüğü savrukluğu kendince bulduğu boşluklarla doldurarak sorumsuzluğa birkaç daha sorumsuzluk kattı.
Çok net bir şekilde ben Cumhurbaşkanı’nın İKNA edilerek bu kongreleri böyle yapma yönünde karar çıkarıldığını düşünüyorum. Farklı düşünenler de var. Konuştuğumuz bir sürü insan, kongrelerin her ne olursa olsun bir güç gösterisi olarak görülmesi nedeniyle virüsü bile hiçe sayarak binlerce insanın hayatını riske soktuğunu aktarıyorlar.
Herkesin fikri kendine. Saygı ve iyi niyet çerçevesinde bizler doğru bildiğimizi aktarmakla yükümlüyüz. Kadınların ev gezmelerini söylemiyorum bile. Ha bir de, virüs mevzusuna inanmayıp kendince komplo teorileri üretenler de var ki onlar ayrı bir vak-a. Durum böyle olurca ülkede üstü örtülü bir kaos hakim oluyor. Herkes kafasına göre bir kararla kendince yaşamaya çalışıyor.
Daha önceki yazılarımda da belirttim. Takip edenler bilir. Öncelikle bizler bir fert olarak kendimizi ve sevdiklerimizi koruma adına ne yapıyoruz? Ona bakmalıyız. Hemen burada bir atasözü daha iliştireyim. “Herkes kendi evinin önüne temizlemeli.”
Yazının başlığında da dediğim gibi, mevzi aslında çok basit. Üç kurala uyduğumuz sürece virüsün yayılma hızını ciddi ölçüde azaltacağımız gibi neredeyse yok olmasına bile neden olabiliriz. İş aslında bu kadar basitken, bizler zorlaştırmıyor muyuz bu konuyu?
Size çarpıcı bir örnek daha vereyim. Hani elinde ekmek poşeti ile sokak sokak gezip sanki büyük bir iş yapmış gibi “Bak sokağa çıkma yasağında nasıl da geziyorum” havası verenler var ya. Bunlardan daha ilginci ve daha profesyoneli var.
Adam büyük kentlerde oturuyor. Başka bir kentteki otel için rezervasyon yaptırıyor ve yaptırdığı rezervasyon çıktısını alıp kenara koyduktan sonra o rezervasyonu doğal olarak iptal ediyor. Elde etmiş olduğu sahte rezervasyon çıktısıyla o büyük kentte sokak sokak, ilçe ilçe geziniyor. Sanki büyük bir iş yapmış gibi.
Bu konunun aslında öncelikle kendisine, daha sonra ailesine ve ardından da ekonomiye zarar verdiğini düşünemiyor olacak ki, bunu gururla yakınlarına da anlatabiliyor. Bu arada rezervasyonu gören otel gerçek müşterisine oda satamazken, bir anda iptallerin ardı ardına gelmesi ise şok etkisi yaratmıyor değil hani.
Her seferinde yasaları ve bizim için yapılmış uygulamaları delmek ve kanunsuzluğa göre hareket etmeye çalışmak ciddi anlamda bizim ülkece bir büyük sorunumuz gibi görünüyor. EĞİTİM ŞART denilirken işte bunların hepsini kapsıyor.
Hazır Ramazan ayı ile uygulanan bazı kısıtlamalar varken bunu fırsata çevirelim ne dersiniz. Hafta sonu sokağa çıkma yasağı var. ‘Çaktırmadan’ havanın güzelliği karşısında piknik fırsatı kollayıp polisten köşe bucak kaçarak bir yerlere gitmek yerine azıcık sabredip evimizde kalsak nasıl olur. Bence çok güzel olur. Sağlıklı günler dilerim.
Okunma Sayısı : 1465