Özkan DİKMEN
BİRAZ SAKİN
Bazen düşünüyorum da bu kadar kötü şeyi hak edecek ne yaptık? Depremler, çığ felaketleri, sel, su baskınları, iç çatışmalar, tacizler, tecavüzler, kadın cinayetleri, ‘gözünün üstünde kaşın var’ kavgaları ve en son korona…
Aslında çok düşünecek bir durum yok. İyice kutuplaştığımız son dönemde birbirimizi dinlemeye tahammülümüz bile kalmadı. Eskiden insanlar ne güzel konuşur, dinler ve anlaşırlardı. Günümüzde tahammülsüzlük üst sırada.
Yukarıda saydığım olayların bir çoğu, belki de tamamı aslında biz insanoğlunun tahammülsüzlüklerinin bir sonucu değil mi?
Herkes karşısındakine bir yakıştırma ile ötekileştirmiyor mu? Kendi fikrimizde değilse hemen bertaraf etmek için aklımıza türlü fırıldaklar gelmiyor mu? Kimse kimseyi kandırmasın. Birimiz diğerimizden daha iyi değil ve daha kalite yaşamıyoruz.
Herkesin kendine ait sorunları, kendine ait doğruları olmalı. Bunları kabul ettiğimiz sürece üzerinde yaşadığımız dünyada gerçekten yaşam kalitemizi yükseltebilme şansımız var.
Bu bahsettiklerim genel anlamı ile bir değerlendirme. Yerel anlamda aslında yazacak çok şey varda. Öncelikle bizler yani biz kendimiz, mesleki olarak bahsetmiyorum. Kendimiz iyi miyiz? Ona bakmak gerek. Tabi ki, mesleki olarak da sıkıntılı günler geçirdiğimiz ve bu sıkıntılı günlerin bizleri biraz olsun hırçınlaştırdığı doğrudur.
Eleştiri ve öneri hakkımızı kullanırken bazen kantarın topuzu kaçıyor. Önemli olan sabah evden çıktığımızda yüz yüze bakabildiğimiz insanlara aynı samimiyetle kalan günlerde de bakabilecek miyiz?
Kandırmayalım kendimizi! Kimse başkası için çaba göstermiyor. Öyle bir bencilleştik ki HEPSİ BANA anlayışı hakim oldu üzerimizde. Bu anlayıştan bir an önce kurtulmaz isek emin olun ne mesleki açıdan başarı şansımız olur, ne de diğer mesleklerde bu başarıyı görebiliriz. Toplum için gazetecilik yaptığımızı söylüyoruz ancak aslına bakarsanız tamamen kendimiz için yapıyoruz. Kimse diğerinden daha anlayışlı değil. Kuyruğuna basılan bağırıyor.
Bağırmakta da sonuna kadar haklıyız. Hakkımız olanı veya hak olanı almak ibadetin de bir parçasıdır. Bunu vermeyen veya verilmesine engel olanın da hesabını Yüce yaradan görecektir. Tabi Allah korkusu olan kişiler için söylüyorum.
Adrese teslim üzerimize atılan çirkin yakıştırmaları da okuyor görüyor ve duyuyoruz. BİZE DEĞİLDİR demiyoruz. Belki te şahsıma değil ancak dert ediniyorum. Daha sakin ve sağduyu ile olaylara yaklaşım göstermemiz sanırım mantıklı ve ilerisi için geri dönüşü olabilecek bir yol gibi görünüyor.
Ha bu konulara gelmişken Tekirdağ Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Albayrak’ın son dönemdeki bazı meslektaşlarımıza karşı almış olduğu tutumu da desteklemiyor ve benimsemiyorum. Konunun neresinden bakarsanız bakın yanlışlık var.
Arkadaşlarımız bazen abartıp hakaret de etmiş olsalar diyalog ile her şeyin çözüme kavuşacağı inancındayım. Seçim sonrası Sayın Albayrak bir söz vermişti hatırlatmak isterim. Hiçbir gazeteci ile KÜS olmayacak ve iyi ilişkiler içerisinde olacaktı.
Açık bir mesaj olarak buradan paylaşayım. Hakarete varan yorumları desteklemediğim gibi, Sayın Albayrak’ın küs olmasını, ayrım yapmasını da desteklemiyor ve bir an önce bu durumun ciddiyetle ve samimi olarak düzelmesini diliyorum. Eğer bir gün olur bir taraf tutacak olursak kimin tarafında olacağımızı beni tanıyanlar çok iyi biliyor. Çok kez pireye kızıp yorgan yaktık. Yine yakarız ancak gerek yok. İyi şeylerin olması umudunu kaybetmedim.
Her iki tarafında sakin kalarak biraz kendini sorgulamasını dilerim. Her ne kadar eline bir fotoğraf makinası alan gazeteciyim diye ortalıkta gezinse de, gazeteci kolay olunmuyor. Kıt kanaat geçinip sinekten yağ çıkarmaya çalışan arkadaşlarımıza biraz anlayış, biraz hoşgörü ve babacan bir yaklaşım bekliyorum. Yakışan da odur.
Okunma Sayısı : 1467