Özkan DİKMEN
YENİ BİR YILA GİRERKEN

Her yıl umutlarımızı tazeler yeni bir yılın kendimiz ve sevdiklerimiz için çok iyi geçmesini dileriz. Etrafımızın ateş çemberi olduğunu ve ekonomimizin diplerde süründüğünü unutarak.

Bu yıl da benzer iyi dileklerle girdik yeni yıla. Daha birkaç gün geçmeden bir sürü felaket ve acı haberleri ardı ardına aldık. Almaya da devam ediyoruz. Orta doğu iyice kaynadı. Filistin de büyük bir insanlık dramı yaşanıyor. Katil İsrail ise dünyanın gözü önünde soykırıma devam ediyor.

Diğer taraftan dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşanan onlarca sıkıntılı durumlar var. Coğrafya olarak stratejik bir bölgede olduğumuzu artık herkes kabul etmeli ve değerlendirmelerimizi öyle yapmalıyız.

“Kahrolsun ABD” diyerek ABD’yi ve onun yan sanayilerini durduramadığımızı onca yıl gördük halen kahrolsunlar, lanet olsunlar kınamalar devam ediyor. Bunlardan sonuç alamıyoruz ki. Sonuç almak için ülke olarak baştan sona öncelikle iktidarımıza güvenerek hareket etmeliyiz ki orada da sıkıntılı durumlar olduğunu zaten görebiliyoruz. Ülke menfaatleri için yapılan bazı işlerin, bazen başka ülkelerin menfaatlerine olduğunu sonradan anlayabiliyoruz.

Mesela İsveç’in NATO üyeliğine onay verilmiş olsa da bu ülkenin teröristleri beslemede devam edeceğini beşikteki çocukta biliyor. Biz köşe başlarında kendimizce ülke yönetimi yaparken, aslında olanların çok da farklı geliştiğini hep sonradan görebiliyoruz.

Neyse çok derin mevzulara girip bilmediğimiz sularda yüzmenin anlamı yok.

Biz gelelim Tekirdağ’a.

Seçim tartışmaları içinde girdiğimiz yeni yılda bizi yine zamlar ve abartılı ücretler karşıladı. Bir birim zam yapılan genel durum sonrası birçok işletmenin bunu abartarak baka unsurlar öne sürüp 10 birim zam yaptığını gördük. Bunun önüne geçilmez ise ülkemizde aslında fırsatçıların büyük zamlarla bizleri ezmeye çalıştığını ve Allah korkusunun olmadığını görebiliyoruz.

Geçinmenin ne kadar zor olduğunu artık bilmeyen kalmadı. Ha birkaç babadan zengin, parasının hesabını bilmeyen, bankalarla yeni yıl için faiz pazarlığı yapan ağa babalar haricinde diyebiliriz. Bu söylediklerimiz ülkemizin ve günümüzün gerçekleri olduğunu kabul etmek gerek. Yaşamımıza bu yönde bir çeki düzen vererek hareket etmemiz gerektiğini biliyoruz. Ancak ne kadar uyguluyoruz.

Hem şikâyet edip hem de tüm mekânların dolu olması aynı bir ironi olarak karşımıza çıkıyor bu yeni yılda. Üstelik bu mekânlarda gelen yüksel adisyon fişini öderken de ülkenin ekonomisinin ve zamların çok abartılı olduğunu söylüyoruz. Konuşuyoruz arkadaşlarımızla. Ama yine de o abartılı zamlarla süslenmiş mekânlardan kendimizi alamıyoruz. Kendimizi derken şahsımı kast etmiyorum. Hem şikâyetçi olup hem de buralardan vaz geçmeyenlerden bahsediyorum. Bu işin küçük bir ayrıntısı çok da önemli değil.

Bir taraftan arsız ve abartılı zam yapan esnaf olması ile birlikte, bir tarafta da ekonomik sıkıntıdan söz edip para harcamasının hesabını yapmayanlar var.

Yani anlayacağınız kimse hiçbir şeyden şikayetçi değil aslında. Herkes durumu başkasının düzeltmesini bekliyor. Oysa sorumluluğun öncelikle bireyin kendisinde olduğunun bilincinde değiliz. İşte o bilince ulaştığımızda, bir restaurantta yediğimiz yemeğin adisyonu geldiğinde “evet bu kadar eder artık bu yiyecekler” demeyip itiraz etmeye başladığımızda belki bir şeyler düzelecek.

Ne dersiniz? İtiraz etmeye var mısınız? Yoksa her şeyi kabullenip yine de şikayetçi olmaya devam mı edeceksiniz?

Yayınlanma Tarihi : 2024-1-31 13:54:32
Okunma Sayısı : 521
reklam yan

Özkan DİKMEN Diğer Yazıları