Özkan DİKMEN
GAZETECİLİK ZOR ZANAAT
Bu başlığı mesleğe başladığım günden bu yana bilmem kaçıncı kez atıyorum. Bilmem kaçıncı kez benzer bir yazıyı kaleme almaya karar veriyorum.
Gazetecilik gerçekten zor zanaat. Öyle aklına geldiğinde “ben gazeteci oldum” diyerek ortalara çıkmakla gazeteci olunmadığı gibi, yıllardır dirsek çürüterek bir sürü bedeller ödemiş ve belli noktalara gelmiş gerçek gazeteciler de ‘ben gazeteci oldum’ diyemiyor.
Öyle ise ne diyoruz? Gazetecilik zor zanaat. Kimse senden memnun değil. Bugün yazdığın bir yazı, yaptığın bir haber, çektiğin bir fotoğraf birilerini mutlu ederken, başka bir kesimi mutsuz ediyor. Bu mutsuzluğun doz arttıkça hayati tehlike veya ‘Silivri Soğuktur’ söylemlerine kadar gidiyor. Hoş gerçi orayı da Marmara Ceza Evi olarak değiştirmişler ismini ama o Silivri bir kere zihnimize kazındı.
Neyse mevzu zaten Silivri değil. Mevzi zor zanaat olan gazeteciliğin neler yapılarak gazeteci olunabileceğidir. Öyle “Ben sosyal medyada çok güzel yazıyorum, öyleyse bir gazeteci çıkarayım” da gazeteci olunmuyor. Olsa olsa anca gazetenin imtiyaz sahibi olunuyor.
Gazeteci olabilmek için sahada mücadele etmek gerek. Sahada mücadeleden kastım gidip bir iki yeri ziyaret ederek fotoğraf vermek değil. Koşacaksın, terleyeceksin, haber yetiştirme telaşın olacak. Hepsinden önemlisi GAZETECİ REFLEKSİ olacak. Yani bir olayı, bir durumu analiz edebileceksin. Bu tabi kalın kafaların alacağı bir durum değil. Bir durumu kaleme alırken özellikle Tekirdağ gibi küçük çevrelerde kime ne yararı olur? Kime ne zararı olur? Sonrasında beni ne gibi bir durum bekler? Gibi çok basit küçük birkaç soruyu da kendimize sormamız gerekiyor.
Amip gibi çoğalan, her toplantıya nereden nasıl olduğu bilinmeyen ancak kendilerine GAZETECİ denilen canlıların varlığı beni zaten rahatsız ediyordu. Görmezden geliyordum ki en sağlıklısı bu. Ancak artık görmezden gelinecek durumu aştı. Nereye baksan kendine gazeteci yakıştırması yapan asalaklarla doldu etraf.
Bir gecede gazeteci olunmaz. Bir gecede ancak hükümetlerin aldığı kararla ya zengin olursun, ya fakir olursun. O nedenle gazetecilik çilesini çekmeyen, koşturup büyük sorumlulukla yazılarını yazmak ve okurlarına ya da günümüz deyimi ile takipçilerine doğru bilgiyi ulaştırmak için çaba göstermeyen, aklına geldiği gibi ortaya karışık bir şeyler yapmak isteyenler benim nazarımda gazeteci değildir.
Meslektaşlarımın bir kısmının beni sevmediğini zaten biliyorum. Zaten onların birçoğu da meslektaşım değil. Arada kendilerine gazeteci denilsin diye çabalayan zavallılar.
Son günlerde beni bir kavganın içine çekmeye çalışan kendini gazeteci zanneden yancılar var. Tabi ki her deliye verecek cevabımız var. Ama şimdi değil. Zaten bazı konularda gerekeni yapıyoruz. İşime odaklanma çabasındayım. Zaman ekonomik zorluklarla dolu bir zaman. Şimdilik GEREKSİZ ve VASIFSIZ insanlarla uğraşmayı askıya alıyorum.
Öyle her yemekli toplantıya gelene zaten bin basın mensubu demiyoruz. Olsa olsa BESİN mensubu olurlar.
Neyse tutamıyorum kendimi gene dalıyorum bir yerlere. Bu arada hatırlatayım. Hakkımda konuşulan ve söylenen ya da ima edilen her bir durumdan haberim var. Her biri anında bana ulaşıyor. Sadece sabırla bekliyorum. Ben bu dedikodulara aldırmadan kendimi önemsiyor ve çok daha önemli olan işime odaklanıyorum.
Gazetecilik zor zanaat dedik ya, alın işte bir zorluğu da bu. Camianın içine girip kendini kabuk ettirmeye çalışan ne kadar ÇAKAL tayfa varsa bir de onların dedikoduları ile uğraşırken aynı zamanda bilmeyenlerin bizi de aynı kefeye koymalarına engel olmaya çalışıyoruz.
Uzatmayalım. Zamanı gelince tane tane her birini ve birçoğunu isim vererek aktaracağız. Belli ki kamuoyunun da bazı asalakları ve arsızları tanıması gerekiyor.
Okunma Sayısı : 623