Habibe Tilki UZEL
Tekirdağ sahili ne zaman canlanacak?
Tekirdağ sahili ne zaman canlanacak?
İki haftalık tatil arasından sonra herkese tekrar merhaba… Yoğun iş temposuna, günlük koşuşturmaya senede bir kere ‘bir mola’ diyebiliyor ve biraz uzaklaşabiliyoruz. Tatil demek bir nevi ayrı bir koşturma gerektirse de herkes gibi bana da çok iyi geliyor. Tabii tilkinin dönüp dolaşıp geleceği yer misali biz de nereye gidersek gidelim nihayetinde çok sevdiğimiz gazetemize, siz kıymetli okurlarımızın huzuruna çıkıyoruz. Bundan da son derece memnuniyet duyuyoruz.
Ülkesini son derece seven bir insan olarak tatil zamanlarında farklı yerleri, şehirleri görerek daha da iyi anlıyorum ki gerçekten her metrekaresi özel, her kenti şahsına münhasır nadide topraklara sahip vatandaşlarız. Tek eksiğimiz bu kıymete sahip olmanın değerini biraz daha fazla anlayıp, sahip çıkarak daha nasıl güzelleştirebilirim diye emek vermiyor oluşumuz.
Bunu neden mi söylüyorum? İçinde yaşadığımız Tekirdağ Allah vergisi olarak güzel özeliklere sahip bir kentimiz. Ah biraz da Allah’ın yaratırken cömert davrandığı bu kente insan eli değdirerek güzellikler katabilsek bugün Türkiye’nin önde gelen, anılan kentlerinin başında yer almaz mıydı? Bence alırdı. Bu güzel güneş, verimli toraklar, coğrafi konum, masmavi deniz doğru yatırımlar, doğru dokunuşlarla ticaretin, turizmin, su sporlarının, eğitimin doğru adreslerinden biri olmaya yeter de artardı bile. Elbette hiçbir şey için geç değil. İnanıyorum ki bu kent bazı şeylere geç kalmışlığını bir gün hızlandırmış olacak.
Özellikle şehir merkezinde öylece kısır bir halde bırakılan sahil boyuna çok üzülüyorum. Malumunuz bu kentte “haydi sahile gidelim” diye bir klişe gelişmiş evvel ezelden. İnsanların mutlaka uğrak noktası oluyor sahil. Ancak gelin görün ki sahilde hiç bir şey yok. Bu kadar uzun ve düz olan bir sahil hattı nasıl olurda bomboş, çıplak halde öylece orada bırakılır bunu bir türlü aklım almıyor. Türkiye’de denizi olup sahili olan kaç şehirde durum böyledir acaba? Bu Tekirdağ’ın kaderi mi? Tatilimizde güneyin incisi olan aynı zamanda benim üniversite okuduğum şehir olan Antalya’ya da gittik. Bilenler bilir. Antalya’nın merkezinde Konyaaltı sahil boyu vardır. Antalya’ya giden herkes buraya mutlaka uğrar. Sahil boyu boylu boyunca peyzaj düzenlemesi, ağaçlandırma, ışıklandırma ve sayısız her türden mekan ile donatılmış. Hem kent halkı hem de kente gelen misafirler çoluk çocuk keyifli Antalya akşamlarını burada geçiriyorlar. Mekanların hepsi tıklım tıklım dolu. Belirli aralıklarla konmuş çocuk parklarında çocuklar çılgınca oyun oynuyorlar. Bazı aileler semaverini kapmış gelmiş uzanmış çimlere ayrı bir keyif yapıyor. Sanki hayat o bölgede akıyor. Herkes mutlu, keyifli. Esnaf halinden memnun. Ha birileri çıkıp orası Antalya, turizmin başkenti tabii olacak gibi cümleler söyleyebilir. Elbette Antalya turizmin incisi ama sahildeki canlılık, hareketlik, sıra sıra mekanlar neden Tekirdağ’da da olmasın. Bunun olmaması için fiziki anlamda hiçbir engel yok. Fakat en büyük engel bu kenti gizli kapılar arkasında gizli bir şekilde yönetmeye çalışanlarda ve siyasi çekişme yüzünden kentin ve kentin halkının kaybetmesine neden olanlarda. İnsan bu güzel öneklerle karşılaşınca, sonra gelip Tekirdağ sahilinin birkaç mekan ve bir iki Mutlukentten ibaret olduğunu görünce gerçekten üzülüyor. Aslına bakarsanız bu durumu Antalyalara gitmeden de çoğu zaman dile getirdik fakat nasıl kinli bir siyasi durum hasıl ise kentin menfaati asla düşünülmüyor. Bu güzelim kentin bu güzelim sahil boyu bakir bir şekilde var olmayı bırakıp; hareketleneceği, canlanacağı, boylu boyunca mekanlarla dolacağı, akşamları tıklım tıklım insanların keyifle sirkülasyon sağlayacağı günleri bekliyor.
Şimdi Tekirdağ sahilinin de bir gün Antalya sahili gibi başka şehirlere örnek olması için hangi siyasi kanat hangi durumları devreye sokacaksa, bunun için hangi düğmeye basılacaksa bir an evvel basılsın. Boşa giden her geçen gün ziyandır, boşadır. Artık bu kentte eğer kentin menfaatleri ise söz konusu olan boş muhalefet yapmaya kimsenin hakkı yoktur. Çünkü güzelini Tekirdağ hak ediyor.
Okunma Sayısı : 1205