Habibe Tilki UZEL
WHY?


WHY?

 

Bu haftaki köşe yazıma şu soruyla başlamak istiyorum: WHY? NEDEN?


Acaba toplum olarak bizde mi bir gariplik var yoksa sistemde mi bozukluk var? Neyden mi bahsediyorum hemen açıklama getireyim. Ülkemizde ilkokul 2. sınıftan itibaren okulda İngilizce dersi verilmesine rağmen üniversiteye kadar onca saat İngilizce görüyor olunmasına rağmen neden İngilizce şakır şakır konuşulmuyor.

 

Dünya üzerinde 70 ülkenin İngilizce konuşma yeterliliği araştırılıyor ve ne acı ki Türkiye 50. sırada yer alıyor. Tüm eğitim öğretim hayatı boyunca dil dersleri olmasına rağmen insanımız İngilizce’de yeterli seviyeye bir türlü çıkamıyor. Toplum olarak acaba bu dile yatkınlığımız mı yok diyeceğim ama İngilizce dünya üzerindeki en basit dillerin başında geliyor. Bizim en büyük hatamız dili öğrenmekle uğraşmayıp dilin gramerini delice hatim etmeye çabalıyoruz. Öğretmenler müfredat gereği çılgınca oraya have mi gelir has mi gelir, past tense nasıl olur do mu, does mı bunları öğretmekle çocuğun aklını dolduruyor. Okuyup okuduğunu anlama cevap verebilme yetisinin gelişimi üzerinde hiç durulmuyor. Sınavlar varsa yoksa gramer ile geçiyor. Öğrenci iş konuşmaya geldiğinde gramer yönünden hata yapmayım diye ağzından İngilizce bir kelimeyi dahi çıkaramıyor. Kafasında sürekli dilin dil bilgisi kuralları dönüyor. Neredeyse İngilizcenin gramer yapısını bir İngiliz’den daha iyi vakıfız noktasındayız. Onlar bu kadar düşünmüyorlardır şimdi gramer olarak buraya ne gelmeliydi diye. E hal böyle olunca da grameri teorik olarak süper bilip iş konuşmaya, anlayıp, anlatmaya gelince yani pratikte donup kalıveriyoruz. Ortalama 1300 saat İngilizce dersi görmemize rağmen bir yurt dışı gezisine çıktığımızda kaç kişi “5. Caddeyi arıyorum acaba nasıl giderim?” gibi basit bir cümleyi kurabiliyor.

 

Hep söylüyoruz bu ülkede özellikle eğitim konusunda hızlı ve tam manasıyla yenilikler getirilmeli diye ama bu dil konusundaki handikap üzerinde mutlaka çalışma gerçekleştirilmeli. Yazık günah onca saat dil dersi alıp 3-5 cümle kurulamıyor olunmasına.

 

Derste harıl harıl gramer bilgisinin yerine yabancı müzikler dinlense, filmler izlense, hikayeler okunsa hem kelime haznesi gelişse hem anlama ve anlatma hali gelişse sanırım şu noktadan çok daha ileri bir seviyede oluruz. Okuldaki dersler yetmiyor çoğu öğrenci bir de özel hocalardan dershane tarzı yerlerden dil öğrenmeye gidiyor. Ama sonuç değişmiyor. Çünkü orada da gramere takılıp kalıyoruz. Gramer bir dili öğrenme de elbette gerekli ancak hala anlamıyor muyuz gramer öğrenerek dili konuşamıyoruz. Teoriyi çözmüş olsak bile pratikte sınıfta kalıyoruz. Dil sınavlarında büyük başarılar gösteren öğrencilerden dahi bazısı dili aktif kullanmayı beceremiyor.

 

Şöyle bir söz vardır, bilenler bilir: “dil, nankördür üzerinde durmazsan çabuk unutulur” diye. Doğrudur da güncel tutmak lazım fakat gel gelelim ki bizim ülkemizde unutulmaya bile kalmıyor konuşma aşamasına neredeyse hiç gelinmiyor. Okulda gramer ile boğulan çocuklar haftada 5 cümle İngilizce cümle kurup konuşuyor mu muamma. Bu sistemin bir an evvel değişmesi lazım. Çocuğu kuşlara göndermek de ne yazık ki çözüm değil çünkü her yerde yatıp kalkıp gramer bilgisi veriliyor. Neredeyse 3. Sınıf ülkeleri bile kendilerini ifade edecek kadar İngilizce konuşmalarına rağmen bizlerin bizim çocuklarımızın bu geniş gramer bilgisine sahipken dili aktif kullanamıyor olmaları çok üzücü. Çocuklarımızın dünya insanı olarak yetişmesini istiyorsak, yurt dışında kimseye bağımlı olmadan hayatlarını idame ettirmelerini istiyorsak gramerden daha çok dili kullanmaya yönelik eğitim verilmelidir. Ne demiş atalarımız bir dil bir insan iki dil iki insan…


Yayınlanma Tarihi : 2019-04-25 17:40:47
Okunma Sayısı : 1208
reklam yan

Habibe Tilki UZEL Diğer Yazıları