Habibe Tilki UZEL
Cinsiyete bakma, İNSANIZ!


Cinsiyete bakma, İNSANIZ!

 

“Korkunç ve mübarek elleri; ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle anamız, avradımız, yarimiz ve sanki hiç yaşanmamış gibi ölen ve soframızdaki yeri öküzümüzden sonra gelen ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki ve kara sabana koşulan ve ağıllarda ışıltısında yere saplı bıçakların oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan kadınlar bizim kadınlarımız...”

 

Bu aralar Nazım Hikmet’in bu şiirini defalarca okur oldum. Her defasında cümleleri daha da inceleyerek okuyorum. Her cümlenin ardından aklımdan geçen cümle ise şu oluyor: “Ülkemde ezilen, hor görülen, güçsüz bir mahluk yerine konan, ölüm korkusuyla yaşayan, en sevdikleri tarafından hayatı zindan haline getirilen, koskoca devletin koruyamadığı kadınlarımız” diyorum. Ne çok isterdim Nazım Hikmet’in şiiriyle kalsaydı dizeler ve ben beyimden bu cümleleri geçirmiyor olsaydım.

 

Karısına, sevgilisine, sevdiğine, kız kardeşine sırf cinsiyet olarak ondan farklı diye her manada üstünlük taslayan ve her işkenceyi, hatta o kadını öldürme lüksünü kendinde gören erkek acaba hiç mi bir ananın elinden çorba içmedi? Bir ana tarafından hiç mi saçı şefkatle okşanmadı? Korkuya kapıldığında anasının sinesine hiç mi başını dayamadı? Hiç mi korktuğu bir rüyadan ‘anne’ diyerek uyanmadı?

 

Erkeğim diye böbür böbürlenen erkek, sen 9 ay bir kadının bedeninde can bulup, aynı nefesi paylaşıp, bir bedende iki ayrı kalp olup, kadın bedeninde günbegün büyüyüp dünya gelmedin mi? Dünyaya getirmekle kalmayıp doğar doğmaz sarıp sarmalayıp bağrına basan yine kadın değil mi? Ana değil mi?

 

O cahil zihniyetli, kadın gelişmeyerek aciz ve muhtaç olsun, bir şey başaramasın diye bakan erkek sen kendini yukarıda görmeyi bir bırak ve bak o bir işe yaramaz dediğin kadın neler başarıyor hayatta.

 

 Kadın her mesleğin üstesinden geliyor, ailenin çekip çevireni oluyor, çocuklarının ana kucağı oluyor, aş oluyor, ekmek oluyor, ağlayana başını yaslayacağı omuz oluyor, evin tüten bacası oluyor. Sabrıyla örnek oluyor. Erkek olsun olmasın evinin direği oluyor, hayatta başına ne gelirse gelsin düşüp yeniden ayağa kalkma gücünü buluyor. Çünkü yaradan bu olağanüstü gücü kadına bahşetmiş. Ha velev ki tercih meselesidir ve kadın bunların hiç birini yapmak istemiyor. Sen de insansın, o da insan. Erkeğin kriterlerine, değerlerine uymaması onu kötü insan veya erkek tarafından öldürülmeye layık biri yapmıyor.

 

İş hayatında kadının emeği hep çalınıyor, evde hizmetçi yerine konulup köreltilmeye çalışılıyor, eksik etek diye aşağılanıyor, hedeflerine sen yapamazsın denerek özgüveni yıkılıyor, kadınsın susacaksın, dediğimi yapacaksın yoksa öldürürüm diye sindiriliyor, kadın boşansa da eski kocası kendini onun sahibi sanıp başkasıyla evlenemezsin deyip canını alıyor, polisten yardım isteyen kadın yara izi yok diye eve gönderiliyor, bu ülkede çatır çatır kadınlarımız, analarımız öldürülüyor. Çünkü ne acı ki insan haklarından yoksun ve devletin bile kadına kötü bir bakış açısı var.

 

İstatistiksel verilere baktığımız zaman her geçen yıl kadın cinayetleri daha da artarak devam ediyor. 2015 yılında 414 kadın cinayete kurban gitmiş ülkemizde 2018’de bu rakam 477’yi bulmuş. 2019'u henüz tam bitirmemiş olsak da bu yıl da yine rakamlar hiç iç açıcı değil. Kadınlara bu kadar düşmanlık neden? Alıp verilemeyen mesele ne? Kadına da erkeğe de insan diye bakmak oysa işi ne kadar kolaylaştıracak. Zor mu bu fikri benimsemek?

 

Niye görmüyoruz hayvanlara tecavüz eden kadınlar, küçük çocukları kaçırıp istismar edip öldüren kadınlar, boşandığı eşini senelerce takip edip başka biriyle evlenirsen öldürürüm diyen kadınlar…

 

Bu ülkede sokakta kadını öpmek, elinden tutup gururla yürümek çok ayıp ama yerlerde sürüyüp dövmek ve hatta millet içinde bıçağı sokup öldürmek hiç ayıp değil. Sayın Meral Akşaner’in dediği gibi hepimizde zannettiğimizden daha büyük bir travma var. Devletin artık sadece kadını değil bu ülkenin içinde yaşayan kadınından erkeğine, çocuğundan bebeğine, hayvanından ağacına, toprağına kadar her şeyi adam akıllı korumak ve sahip çıkmak için yeni ve radikal uygulamaları yürürlüğe koyması gerekiyor. Gerekmekten ziyade bir an evvel hayata geçirilmesini bekliyoruz. Yoksa ölen- öldüren, döven- dövülen ne varsa büyük bir mutsuzluk kaosuna doğru sürükleniyoruz. Oysa şair melih Cevdet Anday’ın dediği gibi “yaşamak güzel şey, çok güzel şey doğrusu!”

 

Birlikte, cinsiyete bakmaksızın İNSANCA yaşamayı öğreneceğimiz günler yakın olsun dileğiyle…


Yayınlanma Tarihi : 2019-09-13 11:06:12
Okunma Sayısı : 1208
reklam yan

Habibe Tilki UZEL Diğer Yazıları