Dyt. Emine GÖRÜCÜ
DİYABET ve BESLENME
DİYABET ve BESLENME
Diyabet, ülkemizde görülme sıklığı giderek artan, ciddi organ kayıplarına yol açan ve yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyebilen kronik bir hastalıktır. Diyabetli bireylerin yaşam kalitelerinin arttırılması, beslenme, egzersiz, tıbbi tedavi ve eğitimden oluşan dört temel faktörle mümkün olmaktadır.
Yeterli ve dengeli beslenme ile birlikte fiziksel aktivitelerin diyabetin ortaya çıkmasının engellenmesinde, geciktirilmesinde ve komplikasyonların en az düzeyde oluşmasında önemli rolü olduğu bilinmektedir.
Şeker hastalığını öğrenmek, onu kontrol altına almanın ilk adımıdır. Bu yüzden gelin birlikte detaylı olarak diyabeti inceleyelim.
Diyabet; pankreastan salgılanan insülin hormonunun yetersizliği veya yokluğu sonucu kandaki şeker miktarının yükselmesi ile ortaya çıkan ömür boyu devam eden bir hastalıktır.
Besinler, vücudun başlıca yakıtı olan şekere dönüşmek üzere parçalanırlar. Daha sonra bu şeker kana geçer ve kandaki şeker düzeyi yükselmeye başlar. Sağlıklı bireylerde kana geçen şeker pankreastan salgılanan insülin hormonu ile hücrelere taşınır. Diyabetli bireylerde insülin eksik veya etkisiz olduğu için şeker hücre içine giremez ve kandaki miktarı yükselir. Buna hiperglisemi denir. Kan şekeri belirli bir düzeyi geçince idrarla şeker atılmaya başlar. İdrardaki şeker miktarının artması ile sık idrara çıkma, aşırı susama ve çok su içme görülür. İnsülin eksikliği veya yetersizliğine bağlı olarak hücreler glikozu kullanamaz; gerekli olan enerji yağlar ve proteinlerden sağlanır. Bunun sonucu diyabetli birey hem zayıflar, hem idrarda keton (aseton) oluşur.
İki tür diyabet vardır. Tip 1 diyabet ve Tip 2 diyabet.
Tip 1 diyabet; Kalıtım, pankreasa zarar veren virüsler, vücudun kendi savunma sisteminde oluşan ve pankreastaki insülin yapan hücrelerin tahribi ile sonuçlanan sorunlar nedeniyle oluşan bir hastalıktır.
Tip 2 diyabet; yaş(40 yaş üzeri), obezite, kalıtım, gebelik sırasında diyabet gelişimi, 4,5 kg’dan ağır bebek doğuranlar, stres, hipertansiyon gibi nedenlerle oluşan bir hastalıktır.
Hiperglisemi (kan şekerinin yükselmesi): Aşırı besin tüketimi, yetersiz insülin alımı ve ilaç kullanımı, yetersiz egzersiz, enfeksiyonlar gibi nedenlerden dolayı değişkenlik gösterir. En belirgin etkileri; susama, sık idrar, iştah kaybı, yorgunluk, derin ve hızlı solunum, deride kuruma ve kaşıntı, bulanık görme.
Hipoglisemi (kan şekerinin düşmesi) : yetersiz besin tüketimi, aşırı insülin alımı ve ilaç kullanımı, yoğun egzersiz gibi nedenlerden dolayı oluşur. En belirgin bulguları ise; terleme, baş ağrısı, baş dönmesi, titreme, aşırı halsizlik, bulanık görme, açlık hissi, solukluk, sinirlilik, çarpıntı, dikkat dağınıklığı
Kan şekerinin sürekli yüksek olmasına bağlı olarak ileri dönemde önemli sağlık sorunları ge
İşebilir.
-Kalp damar hastalıkları
-Böbrek sorunları
-Göz sorunları, körlük
-Felç
-Ayak yaraları
-Duyu kayıpları
-Sık enfeksiyonlar
-Yara iyileşmesinde gecikme
-Cinsel sorunlar
Diyabet kontrolü, diyabette tedavinin amacı kan şekerini normal sınırlarda tutarak diyabete bağlı gelişebilecek sağlık sorunlarının ortaya çıkışını engellemek ve önlemek, yaşam süresini ve kalitesini yükseltmektedir. Diyabetini kontrol altına almanın ilk adımı onu öğrenmektedir. Daha sonrası ise beslenme tedavisi, insülin ve ilaç, fiziksel aktivite, eğitim diyabet tedavisinin birbirini tamamlayan parçalarını oluşturur.
Beslenme tedavisi;
Diyabetin kontrolünde temel yapı taşlarından biridir. Amacı;
-Arzu edilen metabolik kontrolü sağlamak
Açlık kan şekeri(AKŞ): 90-130 mg/dl
Tokluk kan şekeri(TKŞ): 140-180 mg/dl
HbA1c: %7
Total kolesterol: 200n mg/dl
LDL kolesterol: 100 mg/dl
Trigliserit: 150 mg/dl
-Diyabetin ileri dönemde ortaya çıkabilecek kronik komplikasyonlarını önlemek ve tedavi etmek
-Yeterli ve dengeli beslenme alışkanlığı kazandırmak
-Yaşam süresini ve kalitesini yükseltmek
Diyabetli bireylerin beslenme tedavileri; yaşına, boyuna, vücut ağırlığına, fiziksel aktivite durumuna, sosyoekonomik durumuna ve beslenme alışkanlıklarına göre diyetisyen tarafından hazırlanır. Beslenme programı kişiye özeldir. Ortak bir program oluşturulamaz.
Diyabetli bireyler de yeterli ve dengeli beslenebilmeleri tüm besin ögelerinden önerilen miktarlarda ve enerji gereksinimlerine göre alması gerekir.
Enerji; uygun vücut ağırlığının sağlanması ve sürdürülmesi diyabetin kontrolünde büyük önem taşımaktadır. Enerji dengesi, vücut ağırlığının korunmasını sağlar. Tip 2 diyabetik bireylerin %80’i obezdir. Enerji alımının azaltılması ile ağırlık kaybı metabolik kontrolü olumlu yönde etkiler. Diyabetik bireylerin enerji gereksinimleri saptanıp, kendilerine uygun enerjiyi diyetle arzu edilen vücut ağırlığının saptanması açısından önemlidir.
Karbonhidratlar; en önemli enerji kaynağıdır. Günlük diyetle mutlaka alınmalıdır. Besinlerde bulunan karbonhidrat türleri şekerler, nişasta ve posadır. İnsülin kullanan diyabetik bireylerde, yoğun insülin tedavisi alanlarda öğün öncesi insülin dozunun öğünün karbonhidrat içeriğine göre ayarlandığında toplam karbonhidrat miktarı glisemik kontrolü etkilemektedir. Karışım insülin kullananlarda karbonhidrat miktarında gün gün tutarlılık olması gerekir. Diyabetli bireye karbonhidrat kaynağı olarak önerilen besinler; tam taneli tahıllar, ekmek, kuru baklagiller, sebzeler, meyveler, süt.
Posa; yiyeceklerin sindirilemeyen kısmıdır. Diyet posasının vücuttaki etkileri ise; kan şekerini yavaş yükseltir, insülin ihtiyacını azaltır, tokluk hissinin oluşmasını sağlayarak ağırlık kontrolüne yardımcı olur, barsak çalışmasını düzenler ve kabızlığı önler, kanda yağların yükselmesini önler.
Diyetteki posa miktarını arttırmak için; beyaz ekmek yerine kepekli ekmek tercih edilmeli, pirinç yerine bulgur tercih edilmeli, meyve suyu yerine meyve yenmeli, kabuklu yenebilen meyveler iyice yıkandıktan sonra kabukları soyulmadan yenmeli, günde en az 5 porsiyon sebze-meyve yenmeli, öğünlerde salata yenmeli, kuru baklagiller sıklıkla tüketilmeli(haftada en 2-3 kez)
Proteinler; vücudun büyümesi, gelişmesi ve yıpranan dokuların onarılmasında önemli görevleri vardır. Diyabet vücudun protein gereksinimi etkilemez. Önerilen miktarlarda alınması gerekir. Ancak diyabete bağlı böbrek problemleri gelişmiş ise diyetle protein alımının sınırlandırılması gerekir.
Yağlar; yüksek enerji veren besin öğeleridir. Besinlerle alınan yağ ve kolestrol miktarının fazlalığı şişmanlığa ve kalp damar hastalıklarına yol açabilir. Diyette alınan toplam yağ miktarı
görünmez yağ(yiyeceklerin yapısında bulunan yağlardan), görünür yağ(yemeklere dışarıdan eklenen yağlardan) oluşmaktadır.
Yağların miktarı ve cinsi kalp-damar hastalıklarının oluşumunda büyük önem taşır. Yağlar içerdikleri yağ asitleri türlerine göre gruplara ayrılırlar. Bunları 2 grupta doymuş ve doymamış yağlar olarak inceleyebiliriz.
Doymuş yağlar; tereyağı, içyağı, kuyruk yağı, katı margarinler, et, süt, peynirde bulunan yağların büyük bir kısmıdır.
Doymamış yağlar ise kendi içinde tekli doymamış yağlar ve çoklu doymamış yağlar olarak ayrılırlar.
Tekli doymamış yağlar; zeytinyağı, fındık yağı, fındık
Çoklu doymamış yağlar; n-6 serisi Ayçiçek yağı, mısırözü, soya, pamuk yağı
n-3 serisi ise; balık yağı, su ürünlerinden oluşmaktadır.
Sağlığın korunmasında diyetle alınan yağ türlerinin belirli dengede olması önerilmektedir. Bunun için önerilerimize bir göz atalım.
-Kırmızı et yerine, tavuk, balık, hindi etini tercih etmeli.
-Etli yemeklerde ayrıca yağ eklenmemeli
-Yemeklerinizde katı yağ yerine sıvı yağ(zeytinyağı, fındık yağı, Ayçiçek yağı, mısırözü, soya) kullanılmalı ve mümkün olduğunca yağ miktarı azaltılmalı
-Haftada 2 yumurta yenilmeli
-Sakatatlar(karaciğer, beyin, böbrek vb.), doymuş yağ ve kolestol içerikleri yüksek olduğu için tüketilmemeli
-Sosis, salam, pastırma, sucuk gibi et ürünleri tüketilmemeli
-Kuyruk yağı, iç yağı, tereyağı ve katı margarinler kullanılmamalı
-Yemekler pişirilirken kızartma ve kavurma yerine ızgara, haşlama veya fırında pişirmek yöntemleri tercih edilmelidir.
Vitaminler-Mineraller; yeterli ve dengeli beslenen diyabetikler günlük vitamin mineral gereksinimlerini diyetle karşılayabilirler.
Alkol; kan şekeri düzeyine etkisi sadece alınan alkolün miktarına bağlı değil besin alımı ile ilişkisi de önemlidir. İnsülin veya oral hipoglisemik ilaç alanlar aç karnına alkol tüketirlerse, hipoglisemi gelişebilir. Diyabet iyi kontrollü olduğunda, besinlerle ve orta düzeyde alkol kullanımı, kan glukoz düzeyini etkilemez. Pankreatit, dislipidemi özellikle hipertrigliseridemisi olanlar veya nöropati gibi sağlık sorunları olanlarda alkolden uzak durmalıdır.
Yemeklerin miktarı ve cinsi kadar, tüketim zamanları da büyük önem taşır. Önerilen besinlerin zamanında ve önerilen miktarlarda yenilmesi hipo ve hiperglisemiyi önler. Uzun aralıklarla düzensiz yemek yenmesi hipo ve hiperglisemiye yol açar. Bu nedenle oruç tutmak, bir veya birkaç öğünü atlamak sakıncalıdır.
Enerji içeren tatlandırıcılar(fruktoz, sorbitol, mannitol, ksilitol) belirli miktarların üzerinde tüketilmesi halinde kan şekerini yükseltebilirler. Sorbitol fazla alındığında ishale neden olabilir. Enerji içeren tatlandırıcıların bulunduğu yiyecekler diyetisyene danışılmadan tüketilmemelidir. Tatlandırıcıların cinine göre günlük en fazla kullanılabilecek miktarlarının farklı olduğu unutulmamalıdır. Diyet ürünleri hiçbir kısıtlama olmadan yenilebilecek yiyecekler olarak düşünülmemelidir. Diyet ürünlerinin etiket bilgileri mutlaka okunmalıdır. Her diyet ürünü kullanılabilecek özelliklere sahip olamayabilir. En önemli nokta ürün içeriğinin enerjisi ve kullanılan tatlandırıcının cinsidir. Çoğu diyet ürününün karbonhidrat içeriği düşük, yağ içeriği fazladır. Bu sebeple her şeyden önce dikkat etmemiz gereken en önemli detayları genellersek;
-Yeterli ve dengeli beslenmeye dikkat etmeli
-Bireye uygun vücut ağırlığı sağlanmalı ve sürdürülmeli
-Öğün atlanmamalı
-İnsülin ve ilaç zamanlarına ve dozlarına dikkat edilmeli
-Önerilen fiziksel aktivitelere özen gösterilmeli
-Sigaradan uzak durmalı
Sağlık ve sevgiyle kalın…
Okunma Sayısı : 1252