Dyt. Emine GÖRÜCÜ
HASTALIKLARDA BESLENME SERİSİ-2


HASTALIKLARDA BESLENME SERİSİ

 

 

3-KANSER VE BESLENME


Kanser, kontrolsüz çoğalan hücrelerin normal işlevi olan hücreleri öldürmeleri sonucu ortaya çıkan bir hastalık grubudur. Vücuttaki tüm doku ve organlarda kanser gelişebilir. Halk sağlığı yönünden kanserin önemi, hastalığın öldürücü olma oranının yüksekliği ve sık görülmesidir. Erişkin yaş grubunda her yıl 100 bin kişeden 150 – 300 kişi kansere yakalanmaktadır. Ülkemizde her yıl 150 bin kişinin kansere yakalandığı tahmin edilmektedir. Sebebi bilinen ölümler arasında son yıllarda kardiyovasküler  hastalıklardan sonra 2. Sırada yer almaktadır.

Kanseri, kalıtımsal faktörlerin yanında sigara, çevre kirliliği, beslenme gibi çevresel faktörlerin de etkilediği bilinmektedir. Epidemiyolojik ve deneysel çalışmalar beslenme ve kanser arasındaki ilişkiyi ortaya koymaktadır. Besinler bir yandan kanser yapıcı, diğer yandan kanser önleyici maddeler içerir. Ayrıca, besinlere uygulanan pişirme ve saklama işlemleri ile de zararlı maddeler oluşabilmektedir. Bununla beraber, belirli besinler, uygun pişirme yöntemleri ve sağlıklı beslenme alışkanlığı ile zararlı kimyasal maddelerin kanser yapıcı etkilerini önleyebilmektedirler.


Obezite Kanser ilişkisi;

Özellikle meme, kalın barsak-rektum ve kan kanserleri obez bireylerde normal ağırlıkta ki bireylere göre daha fazla görülmektir. Yağ tüketiminin yüksek olması obeziteye neden olmaktadır. Yağlı besinler, kanser yapıcı ve ilerletici maddelerin de alımının artmasına neden olmaktadır.


Karbonhidratlar ve Kanser ilişkisi;

Besinlerde bulunan karbonhidratlardan başlıcaları, şeker, nişasta ve posadır. Nişasta; tahıllar ve bunlardan yapılan yiyecekler, kuru baklagiller ve patateste bulunur. Sütte ve tatlı besinlerde de şeker vardır. Et, tavuk, balık ve yumurta karbonhidrat içerikleri hiç olmayan veya çok az olan besinlerdir. Sebze, meyve, tahıl ve kuru baklagillerde posalı maddeler bulunur. Karbonhidratlar başlıca enerji kaynağımızdır. Gereksinimin üzerinde alınması obeziteye neden olur. Bunun yanı sıra, kepekli tahıl ürünleri, kuru baklagiller, taze sebze ve meyvelerin fazla tüketilmesi, posa alınımını arttırıp barsakların düzenli çalışmasını sağlayarak kalın barsak-rektum kanserinin önlenmesinden etkilidir.


Yağ ve Kanser ilişkisi;

Her türlü yağın fazla alınması özellikle meme,  prostat, testis, rahim, yumurtalık ve kalın barsak-rektum kanserlerinin oluşum riskini arttırmaktadır. Kanserojen maddeler (kanser yapıcı) yağ içinde birikir ve fazla yağ alımı bu maddelerin vücuda girişini arttırır. Cinsiyet hormonları yapısal olarak yağa benzerler. Yağın fazla alımı bu hormonların çalışma düzenini bozar. Özellikle kalın barsak-rektum kanserlerini ilerletici safra tuzları gibi maddelerin yapımı yağ alımı arttıkça artar. Çoklu doymamış yağ asitlerinden zengin  yağlar kolay aside olurlar. oksidasyon sonucu oluşan öğeler bağışıklık hücrelerinin yıpranmasına neden olarak kanser riskini arttırırlar.


Protein ve Kanser ilişkisi;

Aşırı et, dolayısı ile hayvansal proteini çok tüketen ülkelerde meme, rahim, prostat, kalın bardak-rektum, pankreas ve böbrek kanserlerini, hayvansal proteini az tüketen ülkelerden daha fazla olduğu görülmektedir. Yağsız hayvansal protein tüketiminin kanserle ilişkili olmadığı bilimsel çalışmalarda açıklanmıştır.


Vitaminler ve Kanser ilişkisi;

A vitamini, yeşil-sarı sebze ve meyvelerde,  A vitamininin ön maddeleri olan karotenoidler bulunur. Bunlar güçlü antioksidan özelliği taşırlar ve vücutta A vitaminine dönüşürler. Hayvansal besinlerde (karaciğer, süt yağı, yumurta sarısı gibi) A vitamini bulunur. A vitamini ve özellikle A vitamininin ön maddesi karotenoidler kanserojen maddelerin etkisini azaltarak kanserin önlenmesinde etkindirler.

C vitamini, en fazla taze sebze ve meyvelerde bulunur. En çok C vitamini içeren besinler; kuşburnu, maydanoz, tere, roka ve diğer yeşil yapraklı sebzeler, karnabahar, yeşil sivri biber, turunçgiller, domates, çilek ve patatestir. C vitamini vücuda alınan kanserojen maddeleri etkisiz hale getirir.

B gurubu vitaminlerinin yeterli düzeyde alınmaları, bağışıklık sisteminin etkinliği için önemlidir. Vücudun savunma sistemi yeterli olunca kanser dahil pek çok hastalığa karşı vücut dirençli olur.

E vitamini, başta bitkisel yağlar, yeşil yapraklı sebzeler, özü alınmamış tahıllar,  fındık, fıstık gibi kuruyemişler, kuru baklagiller olmak üzere çeşitli yiyeceklerde bulunur. Bazı toksik maddelerin etkilerini azaltarak kanserden koruyucu bir vitamindir. Güçlü antioksidan olduğu için yağların ve hücrelerin oksidasyonunu önler.

D vitamini, karaciğer, yumurta sarısı, süt ve süt ürünlerinde az miktarda bulunur. Günlük beslenme ile D vitamini gereksinimi karşılanmaz. En iyi kaynağı güneştir. Düzenli güneşle temas ile derideki ön maddeden D vitamini oluşur ve gereksinmeyi karşılar. Aşırı ve uzun süre güneşle derinin yanması durumunda D vitaminin etkisi kaybolduğu gibi, deri kanseri riski de artar. Düzenli güneşten yararlanarak vücutta yeterli kalsiyum alımı kemik kanseri riskini azaltır.


Mineraller ve Kanser ilişkisi;

Nikel; hava ve suda bulunur. Aşırı alımı kansere neden olabilir.

Kurşun; taşıtların egzozları, fabrika atıkları, boyalar en önemli kaynaklardır. Çevre kirliliği ile su ve besinlere geçerek vücuda alınır. En önemli kanserojenlerdendir.

Kadmiyum; kentlerin kirli havasından ve fabrika atıklarından sulara ve besinlere karışarak vücuda alınır. Fazla alımı kanser oluşumuna neden olmaktadır.

Arsenik; ani zehirlenmeler yaptığı gibi, az miktarda sürekli alımı deri ve karaciğer kanseri riskini arttırır. Fabrika atıkları ile hava, su ve besinlere karışarak vücuda alınır.

Asbest; gemi, bina, taşıt, ev aletleri kaplamalarında önemli miktarda bulunur. Kaplamaların dökülmesiyle havaya yayılmakta, bu havanın solunmasıyla akciğer kanser riskini arttırmaktadır.

Kanserden koruyucu mineraller ise;

Selenyum; en çok su ürünlerinde ve kepeği ayrılmamış tahıl ürünlerinde bulunur. Yeterli alımı kanserojenlere karşı koruyucudur.

Çinko;  en zengin kaynakları, ay çekirdeği, su ürünleri, etler, mantar, yumurta ve kuru baklagillerdir. Yeterli düzeyde çinko alımı, A vitamininin etkisini ve savunma sitemini güçlendirerek kansere karşı koruyucudur.

İyot; en iyi kaynağı iyotlu tuzdur. İyot yönünden zengin besinler; balıklar ve mantardır. İyot eksikliği tiroit bezinde kanser oluşturma riskini de arttırabilir.

Molibden; vücudun gereksinimi çok düşüktür. En zengin kaynakları; kuru baklagiller, kepekli tahıl ürünleri ve koyu yeşil sebzelerdir.

Bakır; en zengin kaynakları, etler, su ürünleri, kuru baklagiller, yağlı tohumlar, pekmezdir. Yetersizliğinde deride, beyin işlevlerinde kan hücrelerinin yapımında bozukluklar oluşur. Aşırı bakır alımı toksik olduğundan, kanserden korunmak için ek bakır alınması önerilmez.

Demir; demirden zengin besinler; etler, su ürünleri, yumurta, yeşil yapraklı sebzeler, kuru baklagiller,  susam, pekmez, kuru meyvelerdir. Demir bazı kimyasal kanserojenlerin etkisini azaltır. Fazla alımı zararlı olabileceği için uygun miktarlarda alınması önerilir.

Kalsiyum; kemik gelişimi sağlığı için en önemli besin öğesidir. Kalsiyumun en iyi kaynağı süt, yoğurt, peynir, dondurma, yeşil yapraklı sebzeler ve kuru baklagillerdir. Kalsiyum, kemik ve kalın barsak kanser riskini azaltır.


Alkol ve Kanser ilişkisi;

Yapılan çalışmalar fazla bira içenlerde kalın barsak-rektum kanseri daha fazla görüldüğünü göstermektedir. Sert içkileri fazla tüketenlerde, ağız, baş ve boyun kanserleri sık görülür. Genel anlamda alkol tüketimi fazla olanlarda karaciğer kanseri sık görülür. Sigara ile birlikte alkol alışkanlığı kanser riskini daha fazla arttırmaktadır. Alkol beslenme durumunda olumsuz yönde etkilediğinden kanser riskini arttırıcı faktörler arasında yer alır.

Yine yapılan çalışmalarda görülmektedir ki iyi kalite kırmızı şarabın barındırdığı rezveratrol sayesinde kadınlarda alım miktarı 1 kadeh erkeklerde iki kadeh şarabın kalp damar hastalıkları riskini azaltmaktadır.


KANSER ÖNLEYİCİ BESİN ÖGELERİ VE BESİNLER:

Proteaz inhibitörleri ( engelleyiciler); soya fasulyesi, mercimek, kuru fasulye, nohut, taze fasulye, bezelye.

Antioksidanlar; meyveler, ceviz, fıstık, fındık vb.

Biyoflavonlar; turunçgiller, kayısı, karadut, kızılcık, kiraz, vişne, kuş üzümü, diğer meyveler.

Özel koku ve tat veren öğeler; lahanalar, karnabahar, ıspanak, pazı, turp ve pancar yaprakları, şalgam vb.

Kükürtlü öğeler; sarımsak, soğan, pırasa.

Sigara içenler, çevre kirliliğine maruz olanlar ve kanser riski yüksek olan bireylerin bu besinlere diyetlerinden sıklıkla yer vermeleri önerilmektedir.


Kanser riskini arttıran besinler; yaşlı koyun, sığır, keçi ve tavuk etleri, domuz eti, domuz pastırması, hamburger, sucuk, salam, sosis, tereyağı, iç yağı, yağda kızartılmış besinler, tuzlanmış besinler, tütsülenmiş besinler, nitrit-nitrat eklenmiş besinler, ateşe çok yakın pişmiş kebaplar.

Kanser riskini azaltan sebzeler ve meyveler; soğan, sarımsak, lahana, havuç, ıspanak, marul, kıvırcık, salatalık, pazı, asma yaprağı, karnabahar, pırasa, şalgam, turp, maydanoz, tere, nane, roka, biber, taze-kuru fasulye, bezelye, bakla, mantar, patlıcan, enginar, kabak, yenilebilen otlar, domates, pancar, bamya,portakal, greyfurt, limon, kuşburnu, böğürtlen, kızılcık, elma, armut, ayva, erik, kiraz, vişne, çilek, kavun, karpuz, üzüm, incir, nar, dut, muz, hurma, yeni dünya.

Kanser riskini azaltan Kuru yemişler; leblebi, kestane, badem, fındık, fıstık, ceviz.

Tahıllar; kepekli ekmek, çavdar ekmeği, bulgur, yarma.

Hayvansal besinler;  yumurta, yağsız peynir, çökelek, yoğurt.


Besinlerde uygulanan bazı işlemlerin kanser ile olan ilişkisi ise son derece dikkat edilmesi gereken bir husustur. Tütsüleme, tuzlama, nitrit-nitrat gibi kimyasal maddeler ile işleme yöntemlerini bazı kanserojen maddelerin açığa çıkmasına yol açmaktadır.

Odun ve kömür dumanında bulunan kanserojen maddeler tütsüleme sırasında besinler tarafından emilerek yağlı kısımlarda birikirler. Nitrit-nitrat katılmış besinler(salam, sosis,suvuk  gibi) yenildikten sonra midede nitrozaminlere dönüşürler. Nitrozaminler kimyasal kanserojenlerdir. Bu tür besinlerle birlikte C vitamini bakımından zengin bir besinin tüketilmesi (meyve, salata, domates vb.) nitrozamin oluşumunu engelleyerek kanser riskini azaltır. Besinlerin aşırı şekilde saflaştırılması kanser koruyucu maddelerin kaybına neden olur. Hatalı pişirme yöntemleri, vitaminlerin kaybına neden olur. Etin çok yüksek sıcaklıktaki ızgara üzerinde veya aleve çok yakın tutularak pişirilmesi sırasında kanserojen maddeler oluşabilir. Etin hafif sıcaklıkta ve alevden uzak tutularak ( ateşten 15 cm yukarıda tutulması) pişirilmesi ile kanserojen maddelerin oluşumu en aza indirilebilir. Kızartmalar sırasında yağların yapısında bir takım değişiklikler oluşur. Kızartma yağlarının tekrar tekrar kullanılması kanserojen maddeleri oluşumunu arttırır. Bu nedenle kızartmalara diyetimizde çok fazla yer vermemeli, kızartma yapılan yağlar süzülüp, cam kavanozlarda serin ve karanlık bir yerde saklanmalı ve en fazla 3 kez kızartma için kullanılmalıdır.

Kanserden korunmak için ise genel olarak dikkat etmemiz gerekenlere gelirsek;

Yeterli ve dengeli beslenmeli, öğünlerde 4 besin grubundan yiyeceklerin yer aldığı dengeli menüler hazırlanmalıdır. Uygun vücut ağırlığı sağlanmalı ve sürdürülmelidir. Günden en az 5 porsiyon sebze veya meyve tüketilmelidir. En az 2 porsiyonu yeşil yapraklı sebzeler veya portakal, limon gibi turunçgiller olmalıdır. Rafine tahıllar ve şeker yerine tam taneli tahıllar tercih edilmelidir. Özellikle yağı yüksek ve işlenmiş kırmızı et tüketimi sınırlandırılmalıdır. Kırmızı et yerine balık, tavuk, kuru baklagiller tercih edilmelidir. Yağ alımının azaltılması için yemekler az yağla pişirilmeli, et yemekleri yağ eklenmeden kendi yağları ile pişirilmeli, kızartma, kavurma gibi pişirme yöntemleri yerine haşlama, ızgara, fırında pişirme yöntemleri tercih edilmelidir.

Sevgi ve sağlıkla kalın.





Yayınlanma Tarihi : 2017-11-09 17:57:21
Okunma Sayısı : 1038
sugar chef

Dyt. Emine GÖRÜCÜ Diğer Yazıları