Dyt. Emine GÖRÜCÜ
POPÜLER DİYETLER VE SAĞLIK ÜZERİNE ETKİLERİ


POPÜLER DİYETLER VE SAĞLIK ÜZERİNE ETKİLERİ


POPÜLER DİYETLER İŞE YARIYOR MU?


Yaz tatili bitti.Bahar aylarında artan ‘fazlalıklarımdan kurtulmalıyım’ hevesi yaz aylarının verdiği rehavet ve sofraların cazibesine yenik düştü.Biraz toparlanıp işe yeniden koyulma zamanı geldi.

Her sene zayıflattığı iddia edilen yeni yeni diyetler, ilaçlar, çaylar, gibi bilinçsiz uygulamalar, pek çok sağlık sorununa yol açmaktadır. 

‘Diyet’ denince akla ilk gelen maalesef "zayıflama” olmaktadır. Öncelikle bu yanlışı düzeltmek gerekiyor.Anlam ve içerik olarak Diyet; kişinin sağlık durumu, beslenme düzeni, sosyal ve psikolojik hali, fiziksel aktivite düzeyi gibi pek çok faktör göz önüne alınarak planlanan kişiye özel bir beslenme düzenidir.  Bilimsel olarak en çok önerilen kombine tedavi;tükettiğinden biraz daha  düşük kalorili diyet, fiziksel aktivite ve davranış tedavisi ile kilo kaybı programları kişiye özel hazırlanmasıdır . 

Ancak araştırmalar, gerçekçi olmayan vücut ağırlığı beklentisi, bilimsel verilerle diyetisyenler tarafından önerilen kilo ve tedaviyi uygulamak yerine çok kilo verme ve daha hızlı kilo verme yöntemine dayalı ‘popüler diyetler’ olarak adlandırdığımız diyetlere heves uyandırmaktadır.

Popüler diyetler vaatleri nedeniyle ön plana çıkmaktadır.  Bu ‘popüler diyetler’ isimleri farklı farklı olsa da, bilimsel açıdan 3 grupta sınıflandırılmaktalar.Kısaca bahsedecek olursak;



1. Karbonhidratı azaltılmış diyetler (Ketojenik Diyetler)

Bu diyetler; zayıflama amaçlı değil,  1920 ‘li yıllarda çocuklarda epilepsi nöbetlerin sıklığı ve yoğunluğunu azaltmak için geliştirilmiştir. 1-2 haftalık sürelerde; ağırlık kaybı, iştahta azalma sağlasa da; verilen kilonun çok büyük bir bölümü; kas ve su dokusundan olmakta, diyet bırakıldığında ise hızla kilo artışı yaşanmaktadır. 

Ketojenik Diyet; diyetle alınan karbonhidrat miktarının aşırı kısıtlanması  ile kanda keton cisimciklerinin artmasına (ketozis) neden olan diyetlerdir. Besin öğeleri yönünden dengesiz olmaları ve önemli sağlık sorunları oluşturabilmeleri nedeniyle şişmanlığın tedavisinde ve uzun süre kullanılmaları önerilmemektedir. 

Karbonhidrat miktarının aşırı kısıtlandığı, protein ve yağ miktarının yüksek olduğu bu diyetler ile sağlıklı düşük kalorili diyetler kıyaslandığında; sağlıklı diyetle yağ kaybı daha fazla olurken, ketojenik diyetle su kaybı daha fazla olmuştur. Ketojenik diyetler; vitamin ve mineral açısından gereksinmeyi karşılamazken, protein yükünü artırması, doymuş yağ oranın yüksek olması, posa içeriğinin de düşük olması nedeniyle sağlıklı ve dengeli bir beslenme düzeni değildir. 

     

Bunlardan bir tanesi olan Dr. Pierre Dukan tarafından geliştirilen ve tüm dünyada ‘aç kalmadan zayıflama yöntemi’ olarak bilinen zayıflama yöntemidir. Bu tarz diyetlerin ileriye yönelik  çok ciddi sağlık sorunlarına yol açtığı bilimsel olarak kanıtlanmıştır .


1.Sıvı - elektrolit dengesinde bozukluk yaratır (kalsiyum ve sodyum atımı artar)

2.Bilinç bozukluğu gelişir

3.Hiperürisemi gelişir 

4.Hiperlipidemi; koroner kalp hastalığı riski artar.  Kardiyak aritmiler gelişir (ölüm riski artar)

5.Miyokard atrofisi gelişir

6.Kalsiyum atımını arttırması nedeniyle ileri yaşlarda osteoporoz riski yükselir.


Bu diyetleri uygulayan kişilerde;  


Kötü tat, kabızlık, ishal, baş dönmesi, baş ağrısı, uykusuzluk, bulantı, susama, yorgunluk, güçsüzlük, bitkinlik görülmektedir.Bu diyetler yüksek protein, düşük karbonhidrat, düşük meyve, sebze ve diyet lifi içerdikleri için uzun süre tüketiminde kanser riski oluşturabileceği bilimsel çalışmalarla kanıtlanmıştır. 


Ayrıca belirtmeliyim ki; düşük karbonhidrat içeren ketojenik diyetlerin kilo kaybı açısından geleneksel diyetlere göre metabolik avantaja sahip olduğunu gösteren hiçbir bilimsel kanıt bulunmamaktadır.

Ülkemizde sık uygulanan ve geleneksel yemekleri tavsiye ettiği için uygulanan meşhur ‘KARATAY’ diyeti de maalesef aynı gruba girmekte ve sonuçlar yine maalesef yukarıda belittiğimiz sağlık sorunlarına neden olmaktadır.


Öyleyse neden işe yaradığını düşünüyorsunuz?

Yüksek protein metabolizmanın daha hızlı çalışmasına neden olur. Glikojen depoları bittiğinde vücut kan şekerini dengelemek için doku yıkımı başlatır ve vücutta protein ve yağları enerji için kullanır. Karbonhidrat sınırlandırılıp protein artırıldığında direk doku kaybı başlar ve hızla kilo kaybedilir. Anlayacağınız doku kaybı artarken yağ kaybı ise çok azdır. Oysa bizim isteğimiz yağ kaybıdır.




2. Düşük miktarda yağ içeren diyetler 

Düşük yağlı diyetler  kilo kaybedici etkilerinden daha çok artmış insülin duyarlılığı ve kardiyovasküler risk faktörlerini azaltıcı etkilerinden dolayı kullanılmaktadır. Bunlardan biri olan Paleo Diyetine (Taş Devri Diyeti) bakacak olursak;Besinleri doğala en yakın haliyle tüketmeyi amaçlayan bir beslenme sistemidir diyebiliriz.Bu diyetin savunması; ilk insanların avcılık-toplayıcılık yaptığı, insan genlerinin sonradan hayata geçen tahıl grupları ve işlenmiş gıdalara hala uyum sağlayamadığıdır.İlk başta çok masum görünüyor. Şeker,un ve nişasta ve bu tür gıdaları içeren yiyecekler, hazır paketli gıdalar uzak durulması gereken yiyeceklerdir. Bu diyette sebzeleri mümkün olduğunca pişmemiş olarak ya da pişmesi gerekenler buharda pişirerek tüketiliyor.

Bu diyette dilediğiniz kadar sebze, meyve, yoğurt,kefir, ceviz,fındık ,badem tüketebilirsiniz. Yağsız süt ve yoğurt kullanımının paleo diyetinde pek yeri yok. Ekmeğin her türlüsü yasak,tam tahıllı,çavdarlı vs bile olsa yenmiyor. Mısır,patates,havuç gibi nişasta içeriği yüksek sebzeler çok az ya da hiç tüketilmiyor. Yağ olarak seçenekler ise tereyağ ve zeytinyağı. Çilek, böğürtlen ve vişne gibi meyveler, glisemik indeks ve glisemik yükü düşük meyveler olması nedeniyle en iyi meyve seçenekleridir. Uzak durulması gereken yiyecekler haricinde porsiyon sınırlaması yoktur. Serbest olan yiyecekler doyuncaya kadar tüketilebilir. Çiğ yiyecekler toplam diyetin en az %60’ını oluşturmalıdır.


İçerik olarak diyetin özellikleri;

Kolesterol ve doymuş yağ kesinlikle sınırlıdır.

Tüm hayvan ürünleri (yumurta beyazı ve  yağsız süt hariç) yasaktır.

Omega 3 yağ asitleri ve kanola yağı hariç tüm yağlar yasaktır.

Enerji sınırlı değildir, ancak kişiler önerilen besinlerin diyet alımını sınırlandırmak için yönlendirilir. 


Uzun süreli uygulanması; kişinin eksik protein, kalsiyum ve demir almasına neden olarak; farklı sağlık sorunlarına (anemi,osteoporoz,doku bozukluğu vb.) yol açmaktadır. 


3. Alkali Diyet 

Alkali Beslenme düzeninin çıkış noktası böbrek taşı taşı hastalarıdır.Böbrek hastalığı riskini ve kemik kaybını önleyebilir, kas sağlığını koruyabilir. Ancak bu etkileri net değildir,aksi durumu gösteren çalışmalar da mevcuttur. 

Alkali beslenme düzeninde; sebze yoğunluklu beslenmeye bağlı olarak; potasyum ve posa alımı fazla, yağ alımı düşük, protein alımı ise eksiktir. Buna bağlı olarak; zayıflama amaçlı kullanımının popüleritesi artmıştır.

Alkali beslenme olası risklerine gelecek olursak:

Protein, kalsiyum ve esansiyel yağ asitlerinden yetersiz bir beslenme düzeni olduğu için uzun süre uygulanmasının sağlık için zararları olabilir. Türkiye'de özellikle demir ve B vitamini yetersizliği yaygın bir sağlık sorunudur. Alkali bir beslenme düzeni de bu vitamin ve mineralleri sağlayamaz. Diyabetliler için uygun değildir. 

Sürdürülebilir bir beslenme düzeni değildir. 

Diyet; Türklerin yemek alışkanlıkları ile bağdaşmamaktadır. 

Alkali diyetin uzun vadede vücuda etkileri bilinmemektedir. 

Yani daha fazla meyve, sebze ve bitkileri yiyerek; şekeri, işlenmiş gıdaları sodyumu azaltmak... Bu öneri zaten dengeli ve sağlıklı beslenme listelerinin tamamında yer almaktadır.



Sonuç olarak;Fazla kilolarınızdan kurtulurken kendinize ‘internetten bakıp hangi popüler diyeti uygulamalıyım’ diye sormak yerine, ‘sağlıklı kiloma ulaşmak için uzman bir diyetisyenden yardım almalıyım’ cümlesini tekrarlamalısınız. Bilin ki; kişinin sağlık durumu, fiziksel aktivitesi, sosyal yaşantısı ve istekleri doğrultusunda besin ögesi kompozisyonu değiştirilerek aynı kişide farklı diyetler uygulamak en doğru sonucu verir. Bu sayede diyette motivasyon ve süreklilik sağlanır, diyetin etkinliği artar.

 

 Diyet kişiye özgüdür.Besin grupları değişmez ancak hangi besinden kim ne kadar yiyecek değişir. Diyet yapıyorsanız amacınız beslenme ve diyet uzmanlarından yardım alarak sağlığınızı korumak ve iyileştirmek olmalıdır. Diyeti diyetisyen yazar, siz uygularsınız. Sağlık ve sevgiyle kalın.

Yayınlanma Tarihi : 2017-10-06 14:41:39
Okunma Sayısı : 2288
kiremitçiler

Dyt. Emine GÖRÜCÜ Diğer Yazıları