Habibe Tilki UZEL
Klavye kahramanlarına selam olsun!
Klavye kahramanlarına selam olsun!
Gazetecilik mesleğimin pratikteki tüm bilgi ve etik yanlarını bugün 73 yaşında olan o gün bugündür yayım hayatına hiç ara vermeden halkın sesi olmayı başarmış, kaliteli bir günlük gazete olan Eskişehir’in Sakarya Gazetesi’nde başta gazete sahibi Üstün Ünügür ve beraberindeki tecrübeli gazeteci meslek büyüklerimden öğrendim.
Şimdi buradan gazetecilik mesleğinin ne kadar önemli olduğundan bahsetmeyeceğim. Evet, gazetecilik dünyanın en güzel, en heyecanlı, en zor ve en onurlu mesleğidir. Bu mesleğin temelinde bireysel çıkarlar değil de toplumun çıkarları yatmalıdır. Bizim mesleğimiz halkın susmayan sesidir. Bazen o halkın ta kendisini de eleştiririz ki eleştirilerimiz her zaman farkındalığı oluşturmayı amaçlar. Yoksa halk da kimi zaman gereksiz bir rehavete kapılabiliyor.
Bizim mesleğimiz öyle kendini bilmez üç – beş kişinin diline doladığı, “bir tarafa yalakalık yapıyorlar veya siyasi birinden bol tavsiye alıyorlar işte” deyip küçültmeye çalıştıkları türden hiç değildir. Ha gerektiğinde tavsiye de alırız elbet zira deneyimli ve aklı başında kişilerin tavsiyeleri altın değerindedir. Ancak biz kafasını işine gücüne yormayan, boş beleş kişilerden tavsiye almayız. Onlar ancak mide bulandırır o kadar.
Bizler gerektiğinde eleştiriyi gündeme getirir gerektiğinde başarıyı servis edip ortaya koyarız. Üstelik bunu sadece tanıdık, bildik bir ortama servis etmez, öylece kurtlar sofrasının ortasına koyarız. Dolayısıyla ortaya koyduğumuzu kimi beğenir kimi beğenmez. Zaten bunun bilincinde yaparız ne yapıyorsak. O yüzden kimi zaman beğeni kimi zaman eleştiri topu döner bize ve her ikisi de bizim için kıymetlidir. Haberimizi, köşe yazımızı servis edip kenara çekiliriz. Gelen yorumlar üzerine tartışmaya girmeyiz. İşte bu yüzdendir bazılarının oraya buraya yazdıkları saçma şeylere cevap vermeyişimiz. Biz sorumuzu da cevabımızı da vatandaşın gözü önünde tüm çıplaklığı ile ait olduğumuz yerden gazetemizden yaparız. Bir avuç insanın olduğu sosyal medya hesaplarından değil.
Mesleğe yeni başladığım yıllarda öğrendiğim bir bilgi var ki onu her zaman uygularım. Ben haberimi, köşe yazımı yazar sunarım. O orada biter üzerinde farklı mecralarda açıklama gereği veya tartışmaya girmem. Bizim bulvarımız gazete sayfaları, elimizdeki aracımız kalemdir. Fikri gazeteciliğimizi uygularız. Bazen yazdıklarımız bazılarının hoşuna gitmeyebilir ancak bazı gerçekler de acıdır ne yazık ki işte böyle birileri bir yerden gelir ve aslında çok iyi bildiğin ama itiraf edemediğin şeyleri önüne koyuverir. Böylelerini arada silkelemek gerekir ki öyle fazla bir şeyim sanmasınlar kendilerini. Diğer taraftan da farkında olmayanlar da görsün, bilsin, duysun diyedir her şey.
Şimdi son dönemlerin yeni bir modası var. Bazıları kendi facebook adresinde mini köşe yazarı olmaya soyunuyor. Gazetecinin yaptığı bir haberi veya köşe yazısını kopyalıyor sayfasına üstüne altına da ağzına geleni söylüyor. E sayfa kendi sayfası olduğu için biri de çıkıp karşı fikrinde olmuyor zaten. Anlayacağınız körler sağırlar birbirini ağırlıyor. Şahıs da gazetecilik oynayarak tatmin oluyor. Kopyalanan yazının gerçek sahibi olarak bizler de girip cevap yetiştirmeyiz. Öyle her yazıp çizdiğimizin üzerine birileriyle tartışmaya girsek ipin ucu tutulmaz. Yine diğer bir öğretilen bilgi var ki o da şu: Bazen ağzı olan aaa ağzım var deyip konuşuyor. Böyle durumlarda bir de cevap vermek için sözü kimin söylediğine bakmak gerek. E ortalıkta atçı mı, okçu mu, mimar mı, emlakçı mı, sigortacı mı ki gazeteci asla olmayan pek çok kişi var. Yaptıkları iş ise klavye kahramanlığıdır. Kalkıp da bunlara cevap vererek boş vakitlerini bizim üzerimizden doldurmalarına prim vermeyiz. Biz mesleğimizi icra etmeye devam ederiz siz de ancak yazdıklarımızdan gündem çıkarırsınız kendinize olabildiğiniz ise sadece klavye kahramanlığından ibarettir. İyi haftalar herkese…
Okunma Sayısı : 1135