
Özkan DİKMEN
TORSAB MESELESİ
TORSAB MESELESİ
Başından bu yana Tekirdağ’da yani merkez ilçe Süleymanpaşa’da organize bir sanayi alanının olmasını ve çevreci bir oluşumla kentteki binlerce insana iş kapısı olsun istedik. İşi olan insan işiyle uğraşır bilirsiniz.
Radyo Can’da geçtiğimiz hafta Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Cengiz Günay ile yaptığımız söyleşide yine konu aynı noktaya geldi. TORSAB, yani Tekirdağ Organize Sanayi Bölgesi. Malkara yolunun hemen altında Yağzır göleti çevresine kurulması planlanan sanayi bölgesinde anlaşılan firmalarla bir anlamda montaj sanayi kurulacaktı. Hemen alt kısmında Türkiye’nin en büyük limanlarından birisi. Demir yolu, kara yolu ve hava yolu ile Avruya’ya açılan en kestirme nokta.
Peki, ne oldu? Birileri çıktı ve sanayinin Tekirdağ’a gelmesini engelledi. Ya da geciktirdi. Şimdi konu mahkemede. Meslektaşım Fatih Erge ile zaman zaman bu konuyu konuşur ve değerlendirmesini yaparız. O da kendi makalesinde aynı konuyu gündeme almış. Hazır laf açılmışken ben de mevzuya derinlemesine gireyim istedim.
Çarpık sanayileşmeden (Çorlu ve Çerkezköy bölgesinde) ağzı yananlar organize olabilecek ve daha dikkatlice hazırlanan bir OSB’yi istemediler. Kendilerince haklı olabilirler. Yer altı sularıydı, verimli topraklardı falan, bir sürü mazeret. Şimdi tek bir soru. Mevcut verimli toprakları çiftçimiz ne kadar ‘verimli’ kullanıyor. Her yıl kullanılan kimyasallarla toprağın verimini daha da azaltmıyor muyuz?
Hangi verimli toprak. Öncelikle verimli topraklarımızı hak ettiği gibi değerlendirsek de sonra OSB’lere karşı çıksak nasıl olur acaba?
Kendi mesleği dışında her alanda mutlaka ‘fikri’ olanlara bir tavsiyem… Lütfen kendi konunuzda uzmanlaşın ve insanları kendi konunuzla bilgilendirin. Böylece herkes uzmanı olduğu konuda ki bilgilerini toplumla paylaşırsa kavram karmaşası da yaşanmamış olur.
TORSAB konusunda hemen işin olmayan karanlık tarafını düşünerek bunu doğruymuş gibi insanlara aktarıp algı yönetimiyle toplumda kaotik bir karşı çıkış ortaya çıkarmak ne kadar doğru. Bu hatalar geçmişte yapılmış, gelecekte de yapılacak gibi duruyor. Kim bilir, belki kentin önde gelen ‘baronları’ ağalıklarının ellerinden alınmasından ve insanların çalışarak da kendilerini ifade etmelerinden korktular. Öyle ya; çalışmayan insanlar her zaman onlara muhtaç ve dediklerini yapmak zorunda. Yani feodal yapılarının kırılmasından korkuyorlar. Yaptıkları tek şey ise kente gelecek yatırımların önünü kesmeye çalışarak kendi ‘egemenliklerinin’ bir gün daha uzun sürmesini sağlamak.
Ama artık yemezler. Yemeyecekler ve yememeliler. Tekirdağ’da yaşayan her bir ferdin kendi fikri var. Bu fikir ile şehrinin gelecekte en güzel yerde olabilmesi için mutlaka bir şeyler yapacaktır. Yapmalıdır. Kimse kimsenin kapı kulu değildir. Olmamalıdır. Birilerin işaret etmesiyle durdurulan TORSAB yarın umarım daha güçlü bir şekilde gecikmiş ama topluma katma değer kazandıracak bir şekilde karşımıza çıkar. Kentte yaşayan insanların sosyal yapısının bozulmasından korkanlara (yani il dışından gelecek işçileri kast ediyorlar) rakı soflarından daha iyi sosyal alanların olması için çalışan ve ekonomisi iyi olan bir toplum gerekli. Bu nedenle çalışan bir Tekirdağ tiyatro isteyecek, sergi isteyecek, konser isteyecek, yurt dışı gezilerine katılacak, vs vs. Her birini gerçekleştirdikçe de ufku açılacak, dünya görüşü değişecek ve Tekirdağ’ın daha modern bir kent olması için kent yöneticilerine baskı yapacak. Mevzu uzun ama kısa yoldan anlatmaya çalıştık. Hele ki bu ekonomik sıkıntılar içinde üreten ve iş istihdamı yüksek olan bir kentin ülkemizde ve Avrupa’da nasıl bir yeri olacağını varın siz düşünün.
Okunma Sayısı : 1408
