
Özkan DİKMEN
ŞİDDET SEVENLERİ ŞİDDETLE KINIYORUM
ŞİDDET SEVENLERİ ŞİDDETLE KINIYORUM
Şiddete ne çok düşkün olduk. En küçük mevzuların arasına hemen kaba kuvveti yerleştiriyoruz. Hak eden yok mu diyeceksiniz? Ya da bunu diyenleri duyar gibiyim. Hak edenlerle ilişkiyi kesin inanın siz daha çok rahatlarsınız.
Hep kadına ve çocuğa şiddet konusu ön plana çıkar ya, işte aslında hayatımızın ana yollarından birisinde sadece çocuk ve kadına karşı değil, her şeye karşı bir şiddet mevcut. Geçtiğimiz gün bir ziyarete gittim. Kapıdaki sokak köpeği beni görür görmez uzaklaşmaya başladı, büyük bir korkuyla ve ürkeklikle. Bunun neden olduğunu söylememe gerek yok. Belli ki o bölgede bulunan köpek kadar değeri olmayan varlıklar bu canlıya kötü davranmışlar.
Diğer taraftan kadına şiddet her nedense özel günlerde akıllara gelir. Başka zamanlarda sanki kadına şiddet olmazmış gibi. Ama kadına bir fiske dahi vuran erkeğin erkek olduğunu düşünmüyorum. Zavallı, acınası, karaktersiz ve erkeklik vasfını alamamış canlılar olarak bakıyorum. Hiçbir zaman toplumda yer edinememiş, basit sıradan ve kendini karakteri ve duruşuyla benimsetememiş olan bu canlılar günümüzde ne yazık ki; her alanda var. Okumuşu da cahili de aynı yolun yolcusu. Gözümde zerre kadar değerleri yok. Yani ‘ben aslında yapmazdım ama bir kere oldu’ savunmaları da hiç inandırıcı değil. Basiretsiz insanların müracaat edeceği bir savunmadır.
Çocuğa şiddete değinelim de, konunun neresinden tutarsak tutalım kopacak. Adı üstünde çocuk. Bazı zavallılar çocuk sesinden rahatsız olup bağırıp çağırıyorlar. Susturmaya çalışıyorlar. Şu bilinmelidir ki; çocuk sesi olmayan yerde ne huzur, he bereket, ne de mutluluk olur. Çocuk cıvıltıları her yerde olmalı. Onlara susturmamalı, kızmamalı ve mümkün olduğunca yol gösterici olmalıyız. Çocukla inatlaşmak ve ardından ona şiddet uygulayacak duruma gelmek ise hiçbir insan evladının yapacağı ve sahip çıkacağı bir davranış olmasa gerek.
Yani işin özeti en ufak bir konuda hemen karşı tarafa diklenmek, savunmasız anında şiddet uygulamak anca hayvanların işidir diyeceğiz ama onlarda ancak karınlarını doyurmak için saldırıyorlar. Onların kanunu o. Biz karnımızı doyurmak için bin bir çeşit lezzetlerden tadabiliyoruz. Saldırmamıza gerek yok.
EREĞLİ’DEN NE İSTİYORSUNUZ
Bilindiği gibi Marmaraereğlisi’nde Kaptan Şirketler Grubu uzun süredir enerji santrali yapmak istiyor. Bu müracaatları Danıştay’dan geri döndükçe, bu kez alternatif yollar arıyorlar. Geçtiğimiz günlerde de İlçenin Halk Eğitim Merkezi’nde kurmak istedikleri Cam fabrikası için ÇED toplantısı vardı. Gittik tabi. Meslektaşım Fatih Erge o günün hemen ertesinde konuyu çok güzel ele almış ve değerlendirmede bulunmuş. Bu şirket bölgede inandırıcılığını kaybetmiş ve halkı zehirlemek için adeta ısrar ediyor. Yani herkes biliyor ki, Marmaraereğlisi’nde ne cam fabrikası, ne de kömürle çalışan termik santral gelecek açısından sağlıklıdır. Temel amaç insanların ölmelerini umursamadan para kazanmaktır. Bölge halkı bu bilinçte olduğu için o toplantı da firma yetkililerine gereken her şeyi söylediler. Hem de hak ettikleri biçimde. İnsanların yaşamsal haklarını hiçe sayarak para kazanmak ve bu para kazanma hırsını arsız bir şekilde yansıtmak gerçekten çok sevecen bir davranış değil.
Hangi spor kulübüne sponsor olursan ol, hangi spor kulübünde yönetici olursan ol, sonuçta bunları niye yaptığınız, neden bu tür çalışmaların içinde bulunduğunuz açıkça ortada. Kimseyi kandıramazsınız. Kandıramayacaksınız. Marmamaraereğlisi ne cam fabrikası için, ne de kömürlü termik santral için uygun bir yer.
Evet ülkemizin kesinlikle enerjiye ihtiyacı var. Kendi ürettiği enerjiye. Ama ülkemizin tarihsel dokusunu korumaya, doğasını korumaya, insanlarını korumaya, bölgede yaşam unsuru olan, tarımı ve hayvancılığı korumaya da ihtiyacı var. Bu tür tesislerin yapılabileceği daha uygun yerler varken, Marmaraereğlisi gibi göz bebeği bir bölgede ısrar etmek de neyin nesi. O ÇED toplantısında bir vatandaşın dediği gibi, ‘DEFOLUP GİDİN BURADAN.’
Okunma Sayısı : 1021
