
Özkan DİKMEN
MEKTUP OKUMAK MEZİYET İSTER
MEKTUP OKUMAK MEZİYET İSTER
Çoğu zaman bizler muhataplarını kırmamak ve çevresine karşı küçük düşürmemek adına yapılan bir çok yanlışı, ‘adrese teslim’ kelimelerle aktarmaya çalışırız. Bir nevi muhatabına ‘MEKTUP’ yazarız. Genellikle mektubun muhatabı mesajı alır ve gerekeni yapar. Öyle olmayanlar var ki; Allah onların iyiliğinden bizleri korusun.
Dedik ya; mektup okumak meziyet ister. Ancak mektubu da tersinden okumamak gerekiyor. Tersinden okuduğunuzda çok farklı anlamlar çıkabiliyor. Biz gazeteciler zaman zaman ‘adrese teslim’ mektuplarla gerek hukuki açıdan, gerekse sosyal açıdan kendimizi garantiye alarak ve basın yasasındaki vurgulara dikkat ederek yazılarımızı iletmemiz gereken şahsiyetlere veya kurumlara aktarmaya çalışırız.
Bugün geldiğimiz noktada o kadar çok yozlaşma var ki; kimin kime mektup yazdığı belli değil. Kim kimin mektubunu okuyor o bile toz duman içinde karışmış vaziyette. Yani mesleki bir yozlaşmanın da içinde bulunduğumuz kesin. Bunu mümkün olduğu kadar kendi kimliğimiz ve karakterimiz çerçevesinde, ilkelerimizle birlikte harmanlayarak doğru durmaya çalışıyoruz. Kimi zaman kantarın topuzunu kaçırdığımız da olmuştur. Bundan sonra da zaman zaman kantarın topuzu kaçar. Bunlar olağan şeyler. Ancak kasıtlı olarak hiçbir durumda kimsenin ve hiçbir kurumun üzerine gitmedim gitmeyi de düşünmedim. İki yıl önce çok ağır bir şekilde eleştirdiğimiz insanlarla bugün çok kolaylıkla oturup samimi bir sohbet içine girebiliyoruz. Mektubu doğru okumakla alakalı şeyler bunlar. Kimisi hemen okur anlar, kimisi için birkaç yıl geçmesi gerekir.
Mektup okuması kadar, yazması da bir o kadar meziyet ister. Öyle her kafana estiğinde adrese teslim mektup yazamazsın. Adrese teslim mektuplar sık aralıklarla olmaz. Zaman zaman yazarsın, o da yazabiliyorsan. Yazamıyorsan tepinip durursun, kuyruğuna ateş yapışmış ÇAKAL gibi. Çok tepinirsen seni çok umursadıklarından değil, esas umursamadıklarından dolayıdır ki, bu herkesçe anlaşılabilir. Ortada çok doğruyum diye ŞAMAR OĞLANI gibi dolaşmak seni doğru yapmaz. Yani bu tür bir davranış bizleri yükseltmez. Ancak alçaltır. Alçaldıkça da kendi pisliğinize başkasını çekmek istersiniz. O pisliğin içine kimse girmediğini gördükçe de çıldırma durumuna gelir, birkaç kişinin elinde oyuncak olur, MAŞA niyetine ateşe tutulduğunuzun farkına bile varmazsınız.
Geldiğimiz nokta da zaten ülkemizin içinde bulunduğu gergin ortam bizleri yeteri kadar derin duygular içine atmışken, gereksiz durumlarda her geçene havlayan sokak köpekleri gibi sürekli diş göstermek de iyi değil. Daha barışçıl ve anlatmak istediğimizi ADRESE TESLİM MEKTUPLARLA lisan-i münasip bir dille aktarırsak herkesin daha anlaşılabilir ve düzgün olduğunu görebiliriz. Bunun aksini yapmak çok akıllıca değil. Sonunda kendinizi toplumdan soyutlanmış hissediyorsunuz. Doğru düzgün ve analiz yeteneğiniz güçlü yazılarla her zaman bir adın önde gidersiniz.
Aksi takdirde sürekli kanalizasyon takip eder, b.k. içinde kalırsınız. Yani daha açık bir şekilde şöyle denebilir. Kendi pisliğinizde boğulursunuz. Niyeti kötü olanların da başka seçenekleri yok sanıyorum.
Okunma Sayısı : 1189
