Özkan DİKMEN
GEÇMİŞİ UNUTMAYIN!


GEÇMİŞİ UNUTMAYIN!


Mesleki olarak fazla olmasa da iyi bir fotoğraf arşivim vardır. Geçtiğimiz günlerde arşivi karıştırırken Tekirdağ’ın nereden nereye geldiğini daha iyi anladığımı düşünüyorum. Haliyle bunu da sizlerle paylaşmak istedim.

Köprübaşı mevkiinde arabamla bir tarih sele kapılmış ve son anda o zaman İHA muhabiri olan arkadaşım Recep Darı ile kendimizi zor kurtarmıştık. Hiç unutmadığım mesleki hatıralarımdan birisidir. Çınarlı mahallesi ve Sanayi’nin üst tarafından gelen sulan, Hükümet caddesi ve Aydoğdu tarafından gelen sularla birleşiyor ve devasa bir su kütlesine dönüşüyordu. O gün orada birçok araç suya kapıldı. Ciddi zararla gördü. Bugün ise aynı yere kavşağın büyük mü küçük mü yapıldığını tartışıyoruz. Orada eskisi gibi su birikintisi olmamakla birlikte yapılan trafik uygulamalarını tartışıyoruz.

Demek istediğim bugün yapılanlar iyidir-kötüdür meselesi değil. Daha dün yağan yağmurda sele kapılmadığımız için dua ederken, bugün kavşak büyük mü küçük mü, yayalar nereden geçecek gibi tartışmaların içindeyiz. Bugüne kadar planlı projeli bir çalışma yapılmadığından dolayı, bugün yapılan bu çalışmaları belki de kendi çıkarlarımıza dokunduğu ve kanunsuz yaşamaya alıştığımızdan dolayı beğenmez duruma geldik. Oysaki herkesin uyacağı ve sosyal yaşamımızı bu uygulamaların daha da kolaylaştıracağını bu düzenlemelere uyarsak daha iyi anlayabiliriz. Uyduğumuz düzenlemeler eğer doğru değilse zaten o yanlıştan dönülür.

Sadece Köprübaşı mevkii değil tabi, Adem Dalgıç döneminde başlayan Cumhuriyet Meydanı alt yapı çalışması bu dönemde biraz daha genişletilerek yapıldı ve artık bu bölgede de en yoğun yağmurda ciddi bir durum görmüyoruz. Bunlar kolay ve basitçe yapılan işler değil. Zaman alan ve yetkililerin kulağının bolca çınladığı ciddi yatırımlardır. Bunlar yıllar önce yapılsa daha iyi olurdu da, kısmet bu dönemeymiş o başka.

Tozlu topraklı yollarda yürümekten memnunken, şimdi asfaltın kısa sürede bozulduğunu tartışıyoruz. Evet, daha sağlıklı ve dikkatli yapılsa çok daha iyi olur ve paralar boşa gitmez, o başka. Ama geçmişi unutup mevcut düzeni sırf yöneticileri gıcık oluyoruz diye veya Tekirdağlı değil diye eleştirmemiz biraz haksızlık olmuyor mu? Ayrıca bu Tekirdağlı ve Tekirdağlı olmayan ayırımını da anlamış değilim. Sonuçta herkes buranın havasını teneffüs edip, burada harcamıyor mu? İnsana insan olduğu için ne zaman değer vereceğiz merak ediyorum? Yıllarca Tekirdağlılar memleketin gelişimi için ne yapmışlar tabi ona da bakmak gerek.

Başkalarını suçlamak en kolay iş. Önemli olan kendimizi eleştirebiliyor muyuz? Hem de en katı ve ağır bir şekilde kendimize bir eleştiri yönetebiliyor muyuz? Yani “Ben Tekirdağ için ne yaptım veya ne yapıyorum?” diye sorabiliyor muyuz kendimize. Önce bunu bir deneyelim. Bunu yaptığımızda ise emin olun şehrimizi daha çok seveceğiz ve daha çok sahip çıkacağız. Emin olun o zaman yöneticinin kim olduğu umurumuzda olmayacak. Çünkü biz kenti sevdikçe ve sahip çıktıkça bunu gören yönetici tayfası kendine daha çok dikkat edecek ve yaptığı işlere daha bir itinayla sarılacak. Alanda iş yapan belediye görevlilerinden başkanına kadar herkes işini daha iyi yapacak. Hastanede daha iyi ağırlanacaksınız. Okulda evladınız daha iyi eğitim alacak. Toplu taşıma araçlarındaki şoförlerin yüzleri daha çok gülecek. Bir mağazaya gittiğinizde daha çok güler yüzle karşılaşacaksınız. Bu örnekleri çoğaltmak kolay. Önemli olan gelecekten bir beklentimiz varsa, önce geçmişimizi iyi hatırlamalıyız. Ne dersiniz yapabilir miyiz?

Yayınlanma Tarihi : 2017-05-11 11:46:25
Okunma Sayısı : 1123
kiremitçiler

Özkan DİKMEN Diğer Yazıları