Habibe Tilki UZEL
Mutlak güç önce kralı delirtir!


Mutlak güç önce kralı delirtir!


Biraz dünya tarihi okuyanlar bilir ki, Erasmus'dan Hobbes'a; Spinoza'dan Machiavelli'ye kadar, Batı demokrasi tarihinin arkasındaki düşünürler "mutlak güç"e öncelikle kralın sağlığı için karşıydılar... Osmanlı bunu çok geç anladı. Mutlak gücün, "denetlenebilir güce" dönüşme macerası, tarihimizde iki yüz yıl değil, dört yüz yıllık, aralıklarla ve geri kayışlarla dolu bir süreçtir...

Mutlak güç, öncelikle kralı delirtir. Bir tahtın denetlenemez oluşu; o tahta oturan kişiyi paranoyak bir ruh hastasına dönüştürür. Böyle bir kral ülkesinin gelişimini, halkının eğitimini düşünmez olur. Tahtını korumak, ailesini korumak; giderek önce çevresine, sonra ailesine, nihayet kendi benliğine açılan bir savaşa dönüşür.

Erasmus bu konuda uzun uzun yazmıştır. İbni Haldun hepsinden önce yazmıştır... Bir kralın ülkesine hizmet etmesi için, denetlenebilir bir koltukta oturması ve böylece huzura kavuşması gerekir. Şimdi o başkanlık koltuğuna oturduğunuzu varsayın: Bir anda herkes sizin düşmanınız gibi gelir. Çünkü sizi o koltuğa bağlayan tek şey canınızdır. Birileri canınızı alır ve o koltuğu zapt eder. O zaman mutlak güç, bir düşmanın eline de geçebilir.

Açın Osmanlı tarihini ve öz oğulların, öz kardeşlerin hem korku, hem gaddarlıkla, bir koltuk için neler yaptığına bakın. Osmanlı padişahlarının hayatları o koltuğu korumakla geçmişti. Bu koltuk savaşı nedeniyle ülkenin gelişimi, eğitimin gelişimi, bilimin gelişimi hep geri plana atıldı. Padişahlar huzursuz olduğu için ülke de huzursuz oldu. Sonuçta herkes kaybetti.

Mustafa Kemal veya İsmet İnönü, kendi kendilerine bir şey icad etmiş insanlar değildir. Bu isimler dört yüz yıllık bir deneyimin ürünleridir. Demokrasiyi öğretmek için, yenilmeyi göze alan insanlardan bahsediyoruz. Bu insanlar Osmanlı'nın okullarında yetişmiş, Osmanlı'nın en yüksek makamlara getirdiği halk çocuklarıydılar. Cumhuriyet projesinin temelleri Kanuni Sultan Süleyman'a dayanır, hatta Şeyh Edebali'ye dayanır... Bu bir magazin veya güncel siyaset konusu da değildir.


Mutlak gücün hayır getirdiği hiçbir model yoktur. İslam ülkelerinde Kaddafi, Enver Sedat, Saddam... Hala ayakta olsalar da Esad, Suudi Kralı, Katar Şeyhi... Bunların hepsi tehdit altındadır, hepsi ülkelerine zarar getirmiş başarısız modellerdir. 1,5 milyar Müslüman bir tek teknolojik icat yapamaz. Bunca Müslüman'ın yaşadığı bir dünyada evrensel değeri olan iki üç film, iki üç roman anca üretilir ve bunları üretenler de o ülkelerin ateistleridir. Şimdi bu veri durumun hiç mi anlamı yok? Yüz yıldır petrol servetiyle yıkanıyorsun ama halkın kara cahil. Hiç mi önemsemeyeceğiz bu konuyu?

Yani her işimiz bitti, şimdi başkan mı olacağız? Bu tip bir başkanlık, dünya tarihinde başkan başta olmak üzere kimseye yarar getirmemiş. Belki çıkarı olanlar, faydalanacak olanlar menfaatleri için istiyor olabilirler. Ama az açın okuyun biraz eskiyi, bugünü, kıyaslayın. Bir ülkenin yıllarca sürmüş olan genleriyle oynarsanız en büyük zararı döner dolaşır kendiniz görürsünüz. Tarihte bununla ilgili pek çok örnek var, biraz okuyun yeter. 

Yayınlanma Tarihi : 2017-02-16 10:00:41
Okunma Sayısı : 1213
sugar chef

Habibe Tilki UZEL Diğer Yazıları