
Av. Ünsal KIZILCA
İŞÇİNİN ÜCRETİNİN GEÇ ÖDENMESİ
İŞÇİNİN ÜCRETİNİN GEÇ ÖDENMESİ
İş hayatının sürdürebilir olması işçinin ve işverenin beklentilerinin karşılanmasıyla mümkündür. Bu ilişkide işverenin temel beklentisi karken, işçinin ise ücrettir. İşin zamanında ve iyi niyet içerisinde yürütülmesi işveren için ne kadar önemliyse, ücretin zamanında ve eksiksiz olarak ödenmesi de işçi için o kadar önemlidir.
Ücretin ne zaman ve ne kadar geç ödeneceği, İş Kanunu ve Borçlar Kanunu’nun ilgili hükümlerinde belirtilmiştir. Ücret 4857 sayılı iş kanunun 32. maddesinde “bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutardır” şeklinde tanımlanmıştır. Aynı maddenin 5. fıkrasında ücretin ödeme zamanı ile ilgili “Ücret en geç ayda bir ödenir. İş sözleşmeleri veya toplu iş sözleşmeleri ile ödeme süresi bir haftaya kadar indirilebilir.” hükmü ile ödeme zamanı konusuna açıklık getirilmiştir. İş Kanunu’nun bu maddesinde işçinin ücretinin ödenme zamanı belirtilmemiş, işçiye ödenecek ücretlerin bir aylık zaman dilimini geçemeyeceği ve bu bir aylık sürede ücretin ödenmesi gerektiği hüküm altına alınmıştır.
Yine ücretlerin ne zaman ödeneceği 6098 sayılı Borçlar kanununun 406. maddesinde ”Aksine adet olmadıkça, işçiye ücreti her ayın sonunda ödenir. Ancak hizmet sözleşmesi veya toplu iş sözleşmesiyle daha kısa ödeme süreleri belirlenebilir. “denmiştir.
Sözleşmelerde ayın herhangi bir günü ücret ödeme zamanı olarak belirlenebilir. Fakat ücretin en fazla bir aylık çalışmanın karşılığı olması gerektiği için ücretin ödenme aralığı bir aylık süreyi aşmamalıdır. İş Sözleşmelerinde ücret ödeme zamanına ilişkin bir tarih belirlendiyse, ücretlerin bu belirtilen tarihte ödenmesi gerekir. Ayın, 5’i, 10’u, 15’i gibi kesin bir tarih belirtilerek veya “5. ile 10. günü arasında ödenir” şeklinde makul bir zaman aralığında ödenmesi vaat edilmişse, ücretler bu tarihte ödendiğinde zamanında ödenmiş olacaktır.
Sözleşmelerde ücret ödeme zamanının belirtilmediği veya düzenlenen bir iş sözleşmesi bulunmadığı durumda ise, ücret çalışılan ayın son günü ya da en geç takip eden ayın ilk iş günü ödenmelidir. Borçlar Kanununda ücret ödeme zamanı, aksine bir hüküm bulunmadıkça her ayın sonu olarak belirlenmiştir. Yani işçi ücretleri çalışılan ayın son günü ya da en geç takip eden ayın ilk günü ödenmesi gerekir.
Ücreti zamanında ödenmeyen işçiye, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 24/II-e maddesinde haklı nedenle fesih imkânı verilmiştir.
4857 sayılı iş kanunun 24 üncü maddesinin (II) numaralı (e) bendinde “İşveren tarafından işçinin ücreti kanun hükümleri veya sözleşme şartlarına uygun olarak hesap edilmez veya ödenmezse” bu kanun maddesi gerekçe göstererek işçinin iş akdini sona erdirmesi mümkündür. Bu durumda sözleşmeyi işçi kendisi feshetmiş olsa da kıdem tazminatı hakkını alacaktır.
İşçinin ücretinin belirlenen günde ödenmemesi, ücret ödeme gününün geçmesi nedeniyle iş akdini haklı nedenle feshetmesi için yeterlidir. Fakat bu hakkını kullanılırken “dürüst davranma ilkesi” gereği hakkın kötüye kullanılmaması gerekir. Uzun süre çalışılan bir iş yerinde ücretleri daima gününde ödenen işçinin, ödenme gününün geçmesi nedeni ile ödeme gününden sonraki gün iş akdini haklı nedenle feshetmesi iş ahlakı kurallarına aykırı bir davranış olacaktır.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 34. maddesinde “Ücreti ödeme gününden itibaren yirmi gün içinde mücbir bir neden dışında ödenmeyen işçi, iş görme borcunu yerine getirmekten kaçınabilir” hükmü gereği işçi, ücretin gününde ödenmemesinden dolayı iş görme borcundan kaçınma hakkını kullanabilir. Ya da sözleşmede belirtilen tarihte ödenmemesinden dolayı İş Kanununun 24/II-e maddesi gereği haklı nedenle derhal fesih hakkını kullanabilir.
Ücretleri, belirlenen ücret ödeme gününden 20 günden fazla geciktirilen işçiler, bireysel veya toplu olarak iş görme borcunu yerine getirmekten kaçınabilirler. Eylemin işe gitmeyerek değil, işi yapmayarak uygulanması gerekir. Böyle bir durumda işçi işten çıkartılamayacağı gibi yerine yeni biri de alınamıyor.
Kanunda yer alan “mücbir neden” ifadesi; önlenemeyen dışsal etkiler ve “ 20 günlük” sürede iyi niyetli işverenin geçici olarak ödeme zorluğuna düştüğü durumları kapsar. Ödeme zorluğuna düştüğü varsayılarak belirlenmiş 20 günlük sürede işçilerin işi bırakmaları önlenmeye çalışılmıştır. Yasa, işçi için ise 20 günlük süreyi iş görmekten kaçınma hakkını kullanmaya başlaması için tanımıştır. Bu süre geçtikten sonra işçinin çalışmaya zorlanması, Anayasanın 18.maddesindeki “Hiç kimse zorla çalıştırılamaz. Angarya yasaktır.” ifadelerine aykırıdır. Ücreti ödenmeyen işçi iş görme borcundan kaçınabileceği gibi haklı feshe de başvurabilir. İki düzenleme de işçiye verilmiş seçimlik haklardır ve birlikte uygulanmaz.
Yayınlanma Tarihi : 2017-09-25 13:31:08
Okunma Sayısı : 1880
Okunma Sayısı : 1880

Av. Ünsal KIZILCA Diğer Yazıları
- İŞ HUKUKUNDA AYRIMCILIK
- KULLANILMAYAN YILLIK İZİNLER
- HASAR İHBARI
- KAZA ANINDA ARACIN ÇARPIP KAÇMASI HALLERİ
- ARACIN PERT OLMASI İÇİN GEREKLİ OLAN HASAR ORANI
- KASKO POLİÇESİ VE DEĞER KAYBI
- ASKERDEN DÖNEN İŞÇİLERİN HAKLARI
- MADEN VE YER ALTI İŞLERİNDE ÇALIŞAN İŞÇİLERİN HAKLARI
- TRAFİK SİGORTASINDA SGKYA DEVREDİLEN TEMİNATLAR
- TRAFİK SİGORTASININ ZORUNLULUĞU