
Özkan DİKMEN
YOL KAZASI
YOL KAZASI
Herkes bir tarafından tutup yorumlar yapıyor. Bana ilginç gelen ise ‘linç’ kültürümüzün gelişmiş olması(!). Bir kere hata yapmaya gör. Hemen pusuda bekleyenler ortaya çıkıyor ve alabildiğine ve acımasızca eleştiriler. Peki, yapılan onca emek ve güzel şeyler ne oluyor?
Birkaç hafta önce ben de benzer bir durum yaşamış ve benzer eleştirileri almıştım. İlginç olan ise beni eleştirenlerin aynı şeyi yapan Milletvekilinin yanında yer almaları oldu. Oysaki; ben de hemen hemen aynı hatayı yapmış ve sözleri yanlış anlaşılmış biri olarak orada, hemen gözlerini önünde duruyordum.
Konumuz bu değil. Herkes, herkesi istediği gibi eleştirir ve yorumlayabilir. Saygı çerçevesinde olduğu sürece bunda hiçbir sakınca görmüyorum. Benim asıl söylemek istediğim pusuda bekleyerek sırf siyasi bir rant elde edebilmek veya birilerine ‘ŞİRİN’ görünebilmek için yapılan acımasızca eleştirilerdir.
Milletvekilimiz Sayın Aygun’a bu anlamda destek çıktık. 2002 yılından bu yana kendisini tanır ve sürekli istişarelerde bulunuruz. Tanıştığımız ilk yıllarda hatta karşı karşıya olduk bile diyebilirim. Birbirimizde ciddi mücadele ettik. Ancak hiçbir zaman çirkinleşmedik. İşte bu davranış daha sonra bizleri birbirimize daha da yakınlaştırdı ve anlamamızı sağladı. Bu nedenle kendisine sarf ettiği sözler nedeniyle destek olduk. Bunu da anlattık. Cumhuriyetimize dil uzatanları, Atatürk’e hakaret edenleri ve ne söylediği nereden emir aldığı belli olmayan canlıları eleştirmek yerine, yanlış bir ifade kullandı diye ‘yol kazası’ yaşayan vekili ‘linç’ etmeye çalışmak çok samimi gelmiyor.
Sayın vekili sosyal medyada ve çeşitli mecralarda ağır ithamlarla linç etmek isteyenlerin, Ülkemizin kurucusu, Başkomutanımız ve cumhuriyetimize karşı iğrenç sözler sarf edenlere neden aynı tepkiyi vermezler meselemiz budur. Yoksa zaten gerçekten öyle dememiş ki, öyle demeyeceğini ve yüreğini bilen birisi olarak İlhami Özcan Aygun’u bu denli eleştirmek çok doğru olması gerek.
İnsanlar yaşam içerisinde her zaman hata yapabilirler. Yanlışlıklar olabilir. Ancak geldiğimiz noktada tahammül sınırımız oldukça kısalmış Hoşgörü ise neredeyse yok. Sanki bazı duygularımızı kaybetmiş gibiyiz ne dersiniz? Bir insanı kaybetmek çok kolay. Özellikle siyasette insan kazanmak meziyet ister, hoşgörü ister, saygı ister ve anlayış ister. Bu memleket bizi, bu ülke bizim. Bu ülke ‘Ne Mutlu Türküm Diyene’ diyebilenin değil mi? Bu ülke Atatürk ve silah arkadaşlarının yurdun dört bir yanından gelen mebusu ile kurduğu cennet vatanımız değil mi? Her köşesi güzelliklerle dolu bu memleketi çirkinleştirmenin alemi var mı?
Kucaklayıcı ve affedici olmak, özür dileme erdemini gösterenlere ‘niye özür diledin’ mantığı ile değil, samimiyetine inanarak ve gözlerinde o samimiyeti görerek yakınlaşmak gerekmez mi? Sırf başka ideolojiden diye bu denli üzerine gitmek gerekir mi? Sırf kendi istediğini söylemedi diye bu kadar karalama yapmak doğru mu? Biraz kendimize dinlememizin vakti gelmedi mi? Biz ne kadar iyi bir insanız? Biz ne kadar bu memleketi düşünüyoruz? Bizim katkımız ne ki, başkasını ne kadarı eleştirelim? Bu ve buna benzer sorularla biraz kendimizle konuşalım. İyi gelir. Deneyin.
Okunma Sayısı : 1209
