Habibe Tilki UZEL
Heykeller taş parçası değildir!
Heykeller taş parçası değildir!
Geçtiğimiz günlerde Ak Parti İlçe Başkanlığı Tekirdağ yerel basınına bir kahvaltı organize etti. Katılımın güzel olduğu kahvaltıda Pusula Gazetesi olarak bizler de yerimizi aldık.
Sahil Özcanlar Şubesinde gerçekleşen basın toplantısında ilk sözü alan Ak Parti İlçe Başkanı Hüseyin Uzunlar oldu. Uzunlar, Süleymanpaşa’nın 4 yıldır doğru düzgün bir hizmet görmediğini, insanların düzgün asfalt yollara hasret olduğunu fakat şuan ki Süleymanpaşa Belediyesi’nin her yere kilit taş döşediğini üstelik bunu da hakkıyla güzelce yapmadığını, yapılmış yerlerin bile kilit taşlarının kısa bir sürede bozulmuş olduklarını altını çizerek belirtti. Uzunlardan sonra söz alan Ak Parti Süleymanpaşa Belediyesi Meclis Üyeleri Nevzat Bahar, Sezai Çetin ve Ali Rıza Eti’de aynı konudan dert yanarak benzer şekilde eleştirilerini dile getirdiler. Süleymanpaşa Belediyesi’nin sıfır borçlu bir belediye iken bugün 40 milyon borcu olan bir belediye oluğunu, Süleymanpaşa halkı ciddi manada hizmet beklediğini, insanların artık ayaklarına toz, toprak, çamur değdiğinde buna tahammül edemediklerini, büyükşehir olunca yaşam standartlarının yükseleceğini, diğer şehirlerde olduğu gibi büyük kent parklara kavuşacaklarını düşünmelerine rağmen değişen çok bir şey olmadığını söylediler. Ayrıca halka hizmet götürmek için çalışacakları bir belediye binasının dahi olmayışının ne kadar trajikomik olduğunu da eklediler.
Hem ilçe başkanı Hüseyin Uzunlar’ın hem de meclis üyelerinin buraya kadar söylediklerinde bence haklılık payı ciddi derecede var. Yapılan eleştiriyi bu beni eleştiriyor hemen karşı çıkmalıyım demeden söyledikleri ne kadar doğru veya yanlış diye bakmalı ona göre hareket etmeliyiz diye düşünüyorum. Sırf parti kanatları farklı da beni eleştiriyor dememek lazım. Çünkü Süleymanpaşa halkı gerçekten hizmet bekliyor, yazın sadece sahile gitmeyi değil büyük kent parklarda ailesiyle, çocuğuyla vakit geçirmek, büyük şehirde yaşıyor hissini tatmak istiyor, ayağının altı asfalt olsun istiyor, parke taşlar döşendi fakat yine dört dörtlük değil, yolun yarısı döşenmiş yarısı toprak bırakılmış, döşenenlerin bazıları şimdiden kalkmış, yolun bazı noktaları çökme yapmıştır. İnsan sormadan edemiyor bu işte hata nerede, kimde diye…
Ancak gel gelelim toplantıda özellikle Sezai Çetin ve Nevzat Bahar’ın dile getirdiği bir konuya asla katılmıyorum. Neyden mi bahsediyorum? Hem Çetin hem de Bahar Süleymanpaşa Belediye Başkanı Ekrem Eşkinat’ın kendini taş işlerine verdiğini, sürekli anlamsız heykeller yaptırdığını ve onları sağa sola yerleştirdiğini, bakınca hiçbir mana göremediklerini, Eşkinat’ın parayı vatandaşın da ne olduklarını çözemediği bu taşlara harcadığını sert bir şekilde eleştirdiler. Bu konuya bu şekilde yaklaşılması ne yazık ki pek doğru değil. Nasıl bir tesadüf ki akşamına bir vatandaş çıkıyor sahildeki birkaç heykele zarar veriyor. Başkan Eşkinat’ın elbette yol yapmak, vatandaşa hizmet sunmak asli görevi fakat hani diyoruz ya biz artık büyükşehiriz diye işte pek çok büyükşehirlerde olduğu gibi Tekirdağ’da da sanatsal, kültürel değerler yeşersin istiyor Ekrem Eşkinat ki öyle de olmalı.
Buna en net örneği kendi memleketim Eskişehir’den verebilirim. Yıllar önce Eskişehir’in bugün parmak ısırtan büyük değişiminin baş mimarı Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen Eskişehir’in çeşitli noktalarına heykeller yerleştirirken benzer eleştirilere maruz kalmış, paramızı bu taşlara veriyor diyerek eleştirilmişti. Fakat Büyükerşen pes etmedi ve kenti zaman içinde daha da fazla heykelle donatmaya devam etti. Peki, sonunda ne mi oldu? Bugün Eskişehir pek çok olumlu özellikleri sayılırken ‘heykeller kenti’ şeklinde de bir unvana sahip oldu. Yurt içinden binlerce yerli turist kenti görmeye geliyor ve dün eleştirilen heykellerin önünde bugün fotoğraf çekilme sırasına giriyor.
Ekrem Eşkinat bugün bu konuda sert bir halde eleştiri alıyor olabilir fakat eğer kentin yüzünü değiştirmek istiyorsa bence yapması gerekiyor.
Aslına bakarsanız bu sorun sadece Tekirdağ’ın da sorunu değil. Ülkece heykellere kötü, kaka diyen kendi tarihimizin arkeolojik kazılarına bile yüz vermeyen topluluğuz. Bu yüzden Osmanlı Döneminde pek çok önemli tarihi eser, yurt dışına çıkarılmıştır. Örneğin Ankara yazıtı (Res Gestae Divi Augusti), içerik olarak çok önemlidir. Roma İmparatoru Augustus yaptığı işleri bizzat kendi ağzından anlatır. Zira ünlü tarihçi Theodor Mommsen bu yazıtı, “yazıtların kraliçesi” olarak tanımlamıştır. O Dönemde herkesin görmesi için belli başlı kentlere gönderilmiştir. Bunlardan bir tanesi de Ankara’nın Ulus semtinde Augustus Tapınağı’nın duvarlarında duran bu Ankara yazıtıdır. Ne yazık ki, bu önemli yazıtı ilk fark eden Ankara’da yaşayan biri değildi. Avusturya İmparatoru I. Ferdinand tarafından Osmanlı İmparatorluğu padişahı Kanuni Sultan Süleyman’a elçi olarak gönderilen Hollanda asıllı Ogier Ghiselin de Busbecq idi. Maalesef başkentimizde yer alan bu önemli yapıttan o dönemde olduğu gibi bu dönemde de bazı kimselerin haberi yoktu. Öyle ki bir dönem Ulus’ta Hacı Bayram Camii’nin tuvaleti olarak kullanılmıştı. Hala da harabe şeklinde öylece durmaktadır.
Diyeceğim o ki bu yüzden de aslında heykele taş parçası denmesine çok şaşırmamak lazım tabii bu konularda biraz söyleyen kişilerin alt yapısı da yoksa hele. Eleştiri yaparken elimizi vicdanımıza koyup eleştirelim. Sonra sanattan, kültürden, heykelden uzak bir toplum olma yolunda bastıra bastıra ilerletiliyoruz.
Son olarak aklıma M.K. Atatürk’ün şu sözü geldi: “Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.” Yeri gelmişken söylemeden geçmek istemedim.
Okunma Sayısı : 1129
Habibe Tilki UZEL Diğer Yazıları
- Topraklarımızı ne kadar tanıyoruz?
- Ne kadar ekmek, o kadar köfte misali
- Sahil bisiklet yolunun hali
- Kadın-erkek eşit değil, kadın üstün!
- Canavarlaşıyoruz, yasalar ne yapıyor?
- Kaybeden Tekirdağ değil de ne?
- Halkın otobüs çilesi umurunuzda mı?
- TÜRK İBARESİYLE DERDİNİZ NE?
- Başkan Eşkinattan davete icabet
- Kime göre neye göre ne kadar özgürüz?