Habibe Tilki UZEL
Balık istifi halk otobüsleri
Balık istifi halk otobüsleri
İnsanoğlu yaradılışı gereği durduğu yerde duramayan illaki bir hareket içinde olan bir varlıktır. Hele ki günümüz şartlarında olduğun yerde öylece kalmak hiç mümkün değil. Hal böyle olunca da bir yerden bir yere gitmeyi kolaylaştıran ulaşım araçları da hayatımızın vazgeçilmezleri oluyorlar. İstatistiklere baktığımız zaman neredeyse insan nüfusuna yakın taşıt sayısı olduğunu görebiliyoruz. Bu taşıtların çoğu elbette hususi araçlar. Hatta bazı aileler birden fazla araca bile sahipler. Bu durum da ister istemez çevre ve trafik sorunlarını da beraberinde getiriyor. Özellikle sabah ve akşam iş çıkış saatleri çoğumuz için işkenceye dönüşüyor.
Şahsi araçların dışında her ne kadar içinde yaşadığımız şehirde bu anlamda geniş seçeneklere sahip olamasak da bir de şehir içi toplu taşıma araçlarımız var. Gönül isterdi ki hızlı ve kısa sürede gideceğimiz yere ulaştıran tramvay hatlarımız, metromuz olsaydı. Denizimiz var fakat bu anlamda yararlanabileceğimiz deniz taşıma aracımız yok. E bu durumda geriye otobüsler ve dolmuşlar kalıyor.
Ancak gel gelelim şehrimizdeki toplu taşıma araçları olan otobüsler ne yazık ki vatandaş için bir çileye dönüşmüş durumda. Konuyla ilgili gazetemize sürekli şikayet mailleri geliyor. Maillerden anlıyoruz ki durum içler acısı.
Ahmet S. adındaki vatandaşımız mailinde “şehir içi otobüsleri kullanmaya korkar olduk iyice. Otobüse binebilmek neredeyse kendi çapında bir savaş gerektiriyor. Binince yer bulmayı geçtik ayakta düzgünce dikilecek yer bulsak ona da dua edeceğiz. Nedir bu insanları üst üste götürme gayreti? Daha fazla kazanma arzusu mu merak ediyoruz.” diyor.
Yine gelen bir mailde Serap Hanım, “Otobüsler o kadar dolu ki buna rağmen şoför paranızı ön kapıdan verip arka kapıdan binin diyor. İnsanlar balık istifi gibi otobüsün arka kısmında üst üste gitmeye çalışıyorlar. Hele ki kucağınızda bebeğiniz veya bir bebek arabanız varsa yandınız demektir. Havalar ısınıyor, şoföre klimayı açmasını söylediğimiz zaman ise her seferinde henüz uygulama başlamadı diyerek isteğimizi ret ediyor. Herkesin özel aracı olmayabilir maalesef. Otobüsleri kullanmak bu kadar işkence haline dönüşmemeli. Buna bir çözüm bulunsun! Denetlemeler yapılmıyor mu bu şehirde?”
Diğer bir mailde ise vatandaşımız kendisinin yürüme engelli olduğunu, elektrikli sandalyesi ile otobüslere binmek istediğini fakat her seferinde onu gören şoförlerin almamak için durmadığını, kimisinin engelli rampam bozuk dediğini, kimisinin ise bin bir nazla rampayı açtığını dile getiriyor ve haklı olarak ekliyor, “bu tavrı görünce ben ve benim gibi olanlar emin olun evden çıkmaya korkuyor, içe kapanıyor ve hayattan soyutlanmış oluyor. Engellilere kolay bir hayat sunamıyorsa bir şehir, gelişmişlik ve modernlikten asla bahsetmesin bile.”
Yukarıda okuduğunuz mailler konuyla ilgili gelen maillerden sadece bir kaçı. Toplu taşıma işletmecilerinin amacı; toplu ulaşımı çekici hale getirmek, hizmet kalitesini yükseltmek için yolcu memnuniyeti odaklı bir toplu ulaşım anlayışını benimsemek olmalıdır. Fakat görülen o ki otobüs şoförleri tek bir seferde daha fazla yolcu almak için aracın kapasitesini katbekat aşıyor. Klima açma zorunluluğu olmasına rağmen vatandaşı geçiştiriyor. Engelli vatandaşı ya görmezden geliyor ya da rampam bozuk diyerek almadan geçip gidiyor. Kurallara göre ön kapıdan yolcusunu alıp arka kapıdan indirmesi gerekirken parayı ön kapıdan alıp kişiyi arka kapıya yönlendiriyor. Toplu taşıma araçlarının yolcu güvenliği, emniyeti, konforu, dakikliği, güvenirliliği, aracın bakımlarının tam olması, erişebilirliği gibi uyması gereken noktaları vardır. Bunlardan biri veya bir kaçı ihlal ediliyorsa orada yanlış giden bir şeyler var demektir. Denetleme mekanizması yeterli gelmiyor demektir. Her şeyden önce yolcu hakları diye bir şey vardır ve kimsenin bunu çiğnemeye hakkı yoktur. Biz Pusula Gazetesi olarak konunun takipçisi olacağız, umarız en kısa zamanda gerekli denetlemeler yapılarak insanların rahatça otobüse inme binme hakları verilmiş olur.
Okunma Sayısı : 1267