
Habibe Tilki UZEL
Sığ Siyasetin Tükenişi
Kim ne derse desin Siyaset denilen şey bir cesaret işidir. Halkın önüne çıkıp yön verme iddiasında bulunmak, omuzlara ağır bir sorumluluk yükler. Ama maalesef bazı isimler bu sorumluluğu taşıyamayacaklarını defalarca gösterdi. Kemal Kılıçdaroğlu, Volkan Nallar ve Ali Engin. Üç farklı isim ama aynı ortak payda ne diye soracak olursanız onlarınki Sığ Siyaset.
Kemal Kılıçdaroğlu, yıllarca ana muhalefetin başında kaldı. Koltuğu bırakmamakta gösterdiği direnci, değişim üretmekte hiçbir zaman göstermedi. Umut olmak yerine o umudu eritti. Halkın nabzını tutmaktan uzak, kendi çevresinden çıkmayan bir siyaset anlayışını ortaya koydu. Seçim kaybetmeyi kanıksatan, sorumluluk almayı bilmeyen bir yapının simgesiydi. Türkiye, bu tarz yorgun ve içi boş bir muhalefeti hak etmiyor.
Volkan Nallar’a gelecek olursak; siyasetin içine genç ve dinamik bir solukla girmesi beklenirken, o da eski düzene hızla entegre oldu. Makamın konforuna kapıldı, halkla bağını o beklenildiği, umulduğu gibi kuramadı. Üreten, değiştiren, toplumun önünü açan biri olamadı. Görev alanı içinde ses getiren, umut veren, çözüm sunan tek bir icraatla anılmıyor. Yerel siyasetin 'varmış gibi yapan' figürlerinden biri olmanın ötesine geçemedi. Bu haliyle de 5 yılı kapatacağı çok net bir şekilde okunuyor.
Ali Engin ise, konuşuyor ama söyledikleri boşlukta yankılanıyor. Eylem yok hatta doğru düzgün söylemi bile yok. Sahivi bir teması yok. Aynı şekilde halktan kopuk, koltuğa bağlı bir siyaset tarzı. Abilerinin gölgesinde oysa siyasetçinin gölge gibi değil, öncü gibi yürümesi beklenir.
Peki, halk ne istiyor?
Artık laf kalabalığı değil, net duruş istiyor. Güzel konuşan değil, iş yapan siyasetçi arıyor. Aynı yüzleri görmekten yoruldu. Hep aynı vaatleri dinlemekten bıktı. “Değişim” dendiğinde, makyajlanmış eski kadroları değil, gerçekten yeni bir anlayışı görmek istiyor.
Kılıçdaroğlu, Nallar ve Engin gibi isimler artık toplumun gerisinde kaldı. Onların temsil ettiği siyaset tarzı, halkta karşılık bulmuyor. Bu isimlerin hala ön saflarda tutuluyor olması, yeni nesil siyasetçilerin önünü tıkıyor, değişim talebini boğuyor.
Zaman, koltuk tutkusuyla değil; halkın talepleriyle yürüyen bir siyasetin zamanı. Türkiye’nin parlak geleceği, cesur, samimi ve üretken kadrolarla mümkün olacak. O yüzden artık yüzümüzü gerçek değişime çevirmeliyiz. Çünkü bu isimlerle ne ilerlenir ne de umut tazelenir.
Okunma Sayısı : 169

Habibe Tilki UZEL Diğer Yazıları
- Her yaz KADER deyip geçecek miyiz?
- Helal olsun size Alpay Başkanım
- ANAHTAR PARTİ'NİN DİKKATİNE
- KÜÇÜK BİR AYDINLATMA!
- HIRSTAN GÖZÜ DÖNMÜŞ BİR VAHAP AKAY!
- KÖFTECİ SERGEN ŞAKA MISIN?
- ‘’MERDİVEN ALTI STAND UP’ÇISI VOLKAN NALLAR’’
- Bu ülkenin okulları neden pis?
- KENT LOKANTASI PROJESİ
- TÜRKİYE, ÇOCUKLARINI KORUYAMIYOR!