
Özkan DİKMEN
FESTİVAL
(Tekirdağ haberleri)
FESTİVAL
Bir festivali daha geride bıraktık. İlginç detaylar vardı. Örneğin cumartesi günü konser olmadı. Kandil nedeniyle.
Genel toplum anlayışı gereği CHP’li bir yönetimden böyle birşey beklenmez ancak inançlara saygılı bir yönetimin hangi partiden olduğu önemli değil. Önemli olan yaptığı doğru davranış. Bu nedenle Adem Dalgıç ve kurmaylarını kutluyorum.
Cumartesi günü yapılmayan konser nedeniyle ilk kez kiraz yarışması da cumartesi gününe alındı. Bu da festival organizasyonunda önemli bir ayrıntıydı. İlla Cuma günü olmalı diyerek direten bürokrasiyi de kırmış oldular. Mesai yapmamak için kırk takla atan bürokrasi de ters köşe oldu.
Eğer Tekirdağ söz konusuysa bence mesaide en son düşünülecek şey olmalı. Herkes Tekirdağ için konuşurken mangalda kül bırakmıyor ama saat 17:00’ye yaklaştığında resmi kurumlarda kimse kalmıyor. Herkes 10 dakika daha önce nasıl çıkarım diye hesap yapıyor. Acaba 10 dakika daha fazla çalışayım deseler ortaya nasıl bir manzara çıkacak. Bence harika olur. En azından toplamda önemli bir yekün tutar ve herkes ay başında bankamatikten alacağı para için değil, memleketi için çalıştığını hisseder. Ama gerçekten hisseder mi?
Gerçekten çalışanlara zaten lafımız yok. Herkes kendini biliyor. Bizim sözümüz zaten onlara değil. Şöyle bir bakın bakalım, saat 08:00’de iş başı yapan memur dairesine gelen memurla saat kaçta ilgilenmeye başlıyor. Oysa yasa ona diyor ki; “saat 08:00’de işe başlanır.’ Yani o saatte vatandaşla ilgilenmen gerek.
Neyse konu yine başka taraflara gitti. Festivali bu kez ben olmasam bile arkadaşlarımız yakinen takip ettiler. Güzel etkinlikler oldu demiştik, Hande Yener’e gerek yoktu. Daha kalite bir sanatçı ile de festival anlamını bulabilirdi. Gelecek nesillere kötü örnek olan bir şahsiyeti hiç bir zaman göz önünde olmasını istemem. Bakın kızlarımız onun gibi giyin meye çalışıyor.
Zülfü Livaneli ise yerinde ve olumlu bir sanatçı. Ancak laiklik ve Atatürkçülük vurgusunu fazla yapınca, Laikliğe ve Atatürk’e sıkı sıkıya bağlı insanları da kendinden soğutuyor gibi geliyor bana. Bu tür eleştirileri duyduğumuz için fazlasına gerek yok diye düşünüyorum.
İnancımız kimsenin elinde olmayacağı gibi, Atatürk sevgimizi ve Laikliğe olan inancımızı da kimsenin kullanmasını istemem. Türkiye’de yaşamayı seven aklı başında herkes neyin ne olduğunu çok iyi biliyor. Aristograt kimliklirle yaklaşımlar bizlere sadece itici geliyor başka birşey değil. Tıpkı yobaz insanların dini inancımıza müdehale ettiği gibi.
Bırakın biz hepsini bir arada yaşayabilen ender bir toplum olarak kalalım. Merak etmeyin ne dinimiz elden gider, ne de Atatürk sevgimiz azalır. Laik Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşamayı öğrendik, sadece bize bunu öğretmeye çalışanların öğrenemediğini düşünüyorum.
Türk-Macar dostluğu bu festivalde daha da sağlamlaştı. Yapılan çalışmalar ve son olarak Gazeteci-Yazar Şerif Beysalan’ın çıkardığı kitap tam da bunu anlatıyor. Her ne kadar kendisine ‘Çamur Adam’ desek de, bu lakabı hak edecek bir çalışmaya ön-ayak oldu ve Yarapsan çamuru ile ilgili gerçekleri bir kez daha sağlam bir temelle gün ışığına çıkardı. Yaptığı çalışmadan ötürü kendisini haddimiz olmayarak kutlamak isterim. Yani bu şunu gösteriyor. Doğru bir olayın peşini bırakmazsak kesinlikle istediğimiz sonucu bir gün mutlaka ulaşıyoruz. Beysalan’ın bu tür çalışmalarını da desteklediğimizi belirtmek isterim.
Yapılan anıtlar ve heykelleri de unutmamak gerek. Emeği geçenlere helal olsun....
Okunma Sayısı : 968
