
Özkan DİKMEN
SEVMEK BU KADAR ZOR MU?
SEVMEK BU KADAR ZOR MU?
Aslında yerel gündeme dair güzel bir konu vardı elimde. Belediye ve Emniyetin iş birliği ile yapılabilecek küçük dokunuşlarla kentteki bazı trafik kuralı tanımaz sürücülerin dikkatini çekecektik. Ancak olmadı, başka bir yazımda konuyu tabi ki ele alacağım. Ancak sevgisiz bir topluma doğru gidiyoruz, onu irdelemek istedim.
Hafta sonu CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na yapılan fiili saldırıdan bahsetmek istiyorum. Aslında bu konu özelinden nasıl bu hallere geldik oraya bakmak gerek. Sayın Kılıçdaroğlu’nu linç etmeye çalıştılar ki çok vahim bur durum. Hem de Şehit cenazesinde. Yani tüm sükunetimizle duracağımız en önemli yerde. Peki yapanlar kim? Birkaç tane ‘bindirilmiş kıta’ denebilecek densiz ve provakotif eylemci. Ben bunu başka türlü göremem görmem de mümkün değil. Hazımsızlığın başka bir boyutu.
Peki, bu saldırının ardından neler oluyor? Bakıyorsunuz sosyal mecraya… En kolay mevzu, hemen yine linç kampanyası ve karşılıklı olmadık ifadeler ve fotolarla konuyu başka yöne saptırmaya çalışan bir dünya insan. Herkesin kendi penceresinden baktığı bir durum.
Benim vurgu yapmak istediğim konu bu değil. Ben insan vicdanının seviyesinin ne kadar düştüğüne dikkat çekmek istiyorum. Öyle bir hale geldik ki, saldırıyı kınarken bile saldırganlardan daha çok saldırgan olduğumuzun farkına varamıyoruz. Diğer taraftan saldırıyı hak görenler bile var. Neymiş efendim Terörü destekleyen parti ile seçimlerde gizli ittifak yapmış. HDP ve uzantılarından yani terör destekçisi siyasetçilerden ‘kafa tasçılık’ kıvamında nefret ederim. Vatan sevgisi olan herkesin de böyle düşündüğünü biliyorum. Benim aktarmak istediğim başka tarafa çekilirse diye özellikle vurgu yapmak istedim.
Bu parti maden terörle eşitleniyor da iktidardakiler bu partinin ve bu partinin siyasetçilerine nasıl politika yapma izni veriyor. Bana bunu biri izah etsin. Eğer ülkemin bir hukuk ülkesi ise ve hukuksal açıdan bir partinin politikası devam ediyorsa o partinin faaliyetlerine kızmanın anlamı yok. Ona izin verenlere kızmak gerekmez mi? Bunu söylerken sadece iktidar değil, muhalefetin de bu konuda kararlı bir tutum sergilemesi gerektiği inancındayım.
Konuyu dağıtmayalım. Sürekli planlar içerisinde olarak, yeni kurgular geliştirmenin bir mantığı yok. Burası Türkiye ve burada su bulandığında illa ki bir ATATÜRK çıkar. Sevgi dilini unuttuk. Bize bunu hatırlatanı ise İstanbul’a Belediye Başkanı yaptık. Eğer sevgi dilini tekrar yukarıdan aşağıya kullanmaya başlarsak bakın görün ülkemizde yaşamak, hem de bu ekonomik krize rağmen yaşamak ne kadar keyifli ve sevimli hale gelecek. Öncelikle televizyon ve yazılı medyayı 7/24 esaret altına alanların bu sevgi dilini kullanması gerekiyor.
Biz bunlarla uğraşırken ülkemizde FETÖ’den sonra başka cemaatlerin güçlendiğini de söylemek isterim. Gelişiyorlar ve geliştiriyorlar. Birini temizleyelim derken, diğerine müsaade etmeyelim. Meydan boşaldığında eğer o meydana devlet dolduramazsa, böyle ne olduğu belli olmayan, dini duyguları bir sömürge haline getiren ve tamamen dünya malı ile ilgilenen menfaat gruplarının cemaat adı altında palazlandığını görürüz. İrili ufaklı ne yazık ki memleketimizde bunlardan çok var ve ben Allah ile kul arasına giren her grup ve insandan nefret ediyor. Yaradılanı seviyoruz yaradandan ötürü ama bu tipleri sevemiyorum. Allah günah yazmasın.
Okunma Sayısı : 1856
