Özkan DİKMEN
ELEŞTİRMEZSEK NEYE YARARIZ?


ELEŞTİRMEZSEK NEYE YARARIZ?


Gazetecilik mesleğinin özünde eleştirmek vardır. Eleştirmek ve eksik bulmak için bakarsın tüm yaşananlara. Yani birilerini karalamak için değil, halk için daha iyisi nasıl olur düşüncesiyle bakarsın ki; daha güzel işler ortaya çıksın.
Durum böyleyken, biz gazetecilere halen “neden yazıyorsun?” anlayışı ile yaklaşanlar var. Bizlerin özünde eleştirmek varken, nasıl yazmayalım. Ha; bunları yazarken güzel şeyler olduğunda da bunu gündeme getirip icraatı ortaya koyanları daha iyileri için teşvik etmek de gerekli. 
Bu nedenledir ki; gazetecinin çok fazla dostu olmaz. Çok fazla güvenilmez. Gazeteciler genelde arkadaşlarını da kendi meslektaşlarından seçerler. E onlar da bir birlerine güvenmediklerine göre sorun yok. 
Aslında bu işi ciddiye almış, yaşam felsefesini oturtmuş, kısacası şen kahkahalar atarak içindeki kin ve öfkeyi bastırmaya çalışmayan samimi insanlar gazetecilik mesleğinde her zaman başarılı olmuşlardır. Güvenilmişlerdir. Hem gazetecilik yapıp, hem de bir çok kesimin güvenine layık olmuşsanız işte o zaman gerçekten başarmış oluyorsunuz. 
Eğer karşınızdakilere gülümserken, gözlerinizin içi de gülüyorsa, ve bu gülümsemeyi karşı taraf çok samimi buluyorsa işte siz tamam olmuşsunuz demektir.
Şimdi bunları niye yazdım?
Son dönemde neredeyse herkesten kentte gazetecilik mesleğinin ayaklar altına alındığını söyleyenlerin arttığını gördüm. Cıvık cıvık haberler, her tarafı yalan kokan yorumlar, birilerinin uşaklığına soyunmuş zat-ı muhteremler... Ne yazık ki her meslekte olduğu gibi bizim meslekte de bunlar var. 
Şimdi bir fırıncı eksik gramaj ekmek veriyor diye tüm fırıncıları suçlayamayız. Gider dürüst olduğuna inandığımız fırından ekmeğimizi alırız. Ya da başarısız olan belediye başkanı için ne yaparız, sandıkta ona ‘güle güle’ deriz. Beğenmedik mi daha iyisine bakarız. 
Bu noktadan hareketle bayram sonrası biraz da kendi değerlendirmemizi yapmak istedim. Evet içimizde ŞEREFSİZCE sağı solu karalayan, üç kuruş için kendini satan gazeteciler yok değil. Televizyonlarda, yaygın basında ve yerel basında bunları akıllı insanlar çok kolay fark edebiliyor. 
Evet eleştiri hakkımız, ancak samimiyetimizi ve güvenimizi sarsacak şekilde olursa çok da hakkaniyetli olmaz. En ağır biçimde eleştirdiğiniz birisi ile ertesi günü samimi bir havada çay içebiliyorsanız bu sizin bu işi hakkını vererek yaptığınızı gösterir. Çünkü doğru yazmışsınızdır ve bunu muhatabı da kabul etmek zorundadır. Şahsen ben zaman zaman böyle yaptım. Kimse de gocunmadı. 
Pusula Gazetesi olarak son bir yılda kentte ciddi bir renk olduğumuzu söyleyebilirim. Bu megolamanlığımı biraz mazur görün ancak durum ortada. 
Sıra dışı bir gazete ortaya koyduk. Gerek içeriği, gerek Avrupa standardındaki boyutu ile Tekirdağ merkez Süleymanpaşa ilçesinde diğer meslektaşlarımızın emek verdiği yayınlara göre biraz daha farkı olduğumuzu söyleyebilirim. Bu farkı ortaya koymamızda bizlere destek olan dostlarımıza teşekkür ederken, samimiyetine inandığım ve ciddi emek veren çalışma arkadaşım Habibe Tilki Uzel’e de ayrıca teşekkür ediyor, Cuma günü yeni yerimizin açılışına tüm okurlarımızı bekliyorum.
Yayınlanma Tarihi : 2016-09-20 19:12:41
Okunma Sayısı : 1089
reklam yan

Özkan DİKMEN Diğer Yazıları