
Özkan DİKMEN
TEKİRDAĞ İSTANBULA İSTANBULDAN DAHA YAKIN!
TEKİRDAĞ İSTANBUL’A İSTANBUL’DAN DAHA YAKIN!
Başlıktan da anlayabileceğiniz gibi İstanbul’un Tekirdağ’a yakınlığı özellikle İstanbulluyu cezbetmiş ve Tekirdağ’ı gerek sayfiye yer olarak, gerek se Avrupa’ya açılan bir kapı olarak görmüşlerdir.
Tekirdağlılar ise geçmiş zamanda idrak edemedikleri bu durum karşısında verimli topraklarını satmış ve halen de satmakta. Oysa İstanbul’dan bakıldığında Tekirdağ artık İstanbul’un bir ilçesi olarak görülmekte.
Öyle ki; giderek büyüyen üniversitemizin öğrencilerin bir kısmı bile buradan ev veya pansiyon tutmak yerine her gün İstanbul’dan gelip-gitmekte. Bunun nedeni ise İstanbul’da oturan vatandaşlar için mesafenin önemli olmayışıdır. Yani herkesin dilinde olan bir şey var ki; İstanbul’da bir yerden bir yere gitmek tam bir zulüm. İstanbul’da yaşayan birisi için Tekirdağ gelmek ise inanılmaz derecede kolay ve bir o kadar da rahat.
Durum böyle olunca her geçen gün cazibesini artıran Tekirdağ’a yatırımcının da yönlenmesi kaçınılmaz oluyor. Bu kapsamda TORSAB’ı her ne kadar mahkeme kararları ile iptal ettirmiş olsak da, aslında akıllı bir sanayileşme ile kentin önünü daha da açabileceğimiz kanaatindeyim. Bu konudaki girişimlerin durdurulmaması gerektiğine inanıyorum.
Dedik ya; Tekirdağ İstanbul’a İstanbul’dan daha yakın. Şöyle arkamıza yaslanıp bir düşünelim, yıllarca kente tek çivi çakmamış tamamen bankadaki milyonlarının hesaplarını en ince ayrıntısına kadar yapan kentin baronları her seferinde ihtiyaçları için İstanbul’a gitmediler mi? Halen gitmiyorlar mı? Tekira alışveriş merkezinin istenmemesi ve kente yatırım gelmemesi konusundaki gizli ve açık kampanyalar bu baronların işaretleri ile alevlenmedi mi?
Benim sizlerden tek bir ricam var. Tekirdağ için bir şey isteniyorsa, veya bunun tam tersi istenmiyorsa, önce kime yaradığına bakın. Kim kent için yatırımı veya gelişimi istemiyor. Tekirdağ bu anlamda gelişmezse kimin işine yarar?
Ya da vatandaşın çok da önemsemediği ama sanki kente çok yararlı olacakmış gibi dayatılan bazı çalışmaların kime yaradığına bakmak gerek. Yani iş aslında Tekirdağ’ı ne derece sevdiğimizle alakalı bir durum. Kentimize ne kadar sahip çıkıyoruz. Biraz empati yapıp Tekirdağ’ı dışarıdan gelen bir insanın gözüyle bakabilmek gerek. Eğer bunun başarabilirsek şehrimizdeki kısır çekişmeleri bir tarafa bırakıp neler yapabileceğimizi daha sağlıklı düşünebiliriz. Aslında kent için biraz oturduğumuz yerden kalkmanın zamanı geldi de geçti bile. Bunun daha taba bir tabiri var bilirsiniz. O nedenle herkes lafı neresinden anlıyorsa anlasın ama bir an önce Tekirdağ’a gerçek anlamda sahip çıkalım.
İstanbullu, Tekirdağ’ı çok iyi görüyor ve inanılmaz dereceye yatırıma aç bir bölge olarak tespit etmiş durumda. Buna geçmiş yıllarda sahipsizlikten dolayı yapılan hatalarla gecikmiş bir tepki koymanın anlamı olmayacağı gibi her şeye vaktinde müdahale etmek gerektiğine inanıyorum.
Bakın çok çarpıcı bir örnek vermek istiyorum. Uçmakdere mahallesi (köyü) bildiğiniz gibi doğal sit alanı olarak tespit edildi ve bakir bölge niteliğinde. Burada yamaç paraşütü ile doğal tarihi zenginlikleri kaynaştırmak için çeşitli projeler yapıldı. Sonra bu bölgeye bir butik otel yapılması planlandı. Yani kentin tarihini ve yapısını tanıtacak, aynı zamanda turizm sektörüne de önemli katkıda olacaktı. Her nedense butik otel olmadı. Buna kim veya kimler engel oldu bir düşünüp bakmak gerek. Çünkü burasına devlet ve oda kanalıyla yapılacak bir butik otel, arkasından yine aynı güzellikle başka yapıları da getirecek ve bölge ciddi derecede turist akınına uğrayacaktı. Buraya yapılacak çalışmayla birlikte Mürefte-Gaziköy-Şarköy hattındaki tarihi ve doğal güzelliklerle birlikte şaraplarımızda kendini göstermeye başlayacaktı. Yani bölge halkı kendiliğinden gelişen ve büyüyen bir dinamiğe sahip olacaktı. Bakın cümlelerin sonunda hep geçmiş zaman fiili kullanıyoruz mecbur. Çünkü bu projeleri birileri sümen altına koydurdu ve ısrarla çıkmasını istemiyorlar.
Tekirdağ ve Tekirdağ’da yaşayan vatandaşlara kötülük yapılan bu projelerin engellenmesi veya yapılmaması için nedenlerin ortaya çıkarılmasını sağlayanlar bilsinler ki bu kentin genç kuşak yatırımcısının önünde duramayacaklar. En azından bu umutla ve büyük bir sabırla bekliyorum. İnanıyorum ki; o kendini dev aynasında gören ancak benim ve benim gibi düşünen insanların gözünde zerre kadar değeri olmayan baronlarda bu gelişimi engelleyemeyecekler. Köprülü kavşakları, duble yolları, tren yollarını, limanları, lojistik merkezleri, kentin büyükşehir olmasını ve dahasını istemeyenlerde bu zihniyet…
Okunma Sayısı : 1044
