Özkan DİKMEN
BİR ŞAMPİYONLUK HİKAYESİ



BİR ŞAMPİYONLUK HİKAYESİ


Tekirdağspor arzuladığı şampiyonluğa sonunda ulaştı. 3. lige çıktı ve tüm taraftarını büyük bir mutluluk yaşattı. Şampiyonluk kutlamaları sabaha kadar sürdü. Özellikle genç jenerasyon büyük bir destek verdi takımına. Geçmişte büyük anıları olan ikinci kuşak büyükler ise belki de çocuklardan çok sevindi.


Sezona ciddi transferlerle başlanırken, aslında yapılan en ciddi transferin Başkan Mustafa Aydoğdu olduğunu sonradan öğrenecektik. Aydoğdu kulübün başına geldiğinde Valisinden, belediye başkanına, taraftarından futbolcusuna kadar herkesle iyi dost olabilen, iyi ilişki kurabilen birisi olacağı sinyalini vermişti. Zaten geçmiş yıllarda da böyle olmadı mı. Gürsel Erbap döneminde böyle bir duygu yaşamıştım birde Mustafa Aydoğdu döneminde. Zaten eskiden bildiğim biriydi.

Vali Ali Yerlikaya'nın veda resepsiyonunda Sayın Aydoğdu bana dönerek, "O Sene Bu Sene, O Gün Bu Gün' Sloganı sana ait. Ben unutmadım. Bu sloganı Kocaeli maçında da kullanacağız. Çünkü buna çok ihtiyacımız var" demişti. O gün geldiğinde gerek sosyal medyada, gerekse kentin her köşesinde bunu söyleyenlerin arttığını görmek şampiyonluğa ne kadar inanıldığını gösteriyordu. Bunda Mustafa Aydoğdu'nun büyük katkısı vardı.


Sezona Ziraat Türkiye Kupası maçları ile başlayan ve başarılı sonuçlar alan Tekirdağspor bir anda BAL 11. Grupta Şampiyonluğun en güçlü ekibi olarak göze çarptı. Oysa daha lig başlamamıştı. Zaten lig başlayınca ilk gerçek yüzümüze 2-0'lık Çengelköy mağlubiyeti ile vuruluyordu. Sezonun flaş takımı, kupada fırtına gibi esen Tekirdağspor daha ilk lig maçında mağlup olmuştu. Bir anda herkes 'yine mi olmayacak?' sorularını sorarken, ikinci maçta Anafartalar'ı Namık Kemal'de ağırlıyor ve 5-0 gibi farklı bir skorla geçiyorduk. İşte tüm olumsuz bulutları dağıtan bu karşılaşmanın ardından, bu kez de Kozlu deplasmanındaki mağlubiyet geldi. Kendi evimizdeki ikinci maçta ise bu kez rakip Çınarlıspor oldu. 2-0'la geçtiğimiz rakip takımı ikinci devre de kendi evinde 3-0 yenecektik. Ancak daha lig yeni başlamıştı.

İnanmış bir yönetim ve inanmış  bir kent sarı-siyahlı renklere gönül vermiş binlerce taraftar O SENE BU SENE diye haykırıyordu. Yani ilk dört maçta 6 puanlık performansın yeterli olmadığı halde böyle bir inanç çor görülürdü. Taraftar deplasmanda bile takımını yalnız bırakmıyor ve yağmur çamur takımı ile seviniyor, ağlıyordu.

Ligin 5. haftası geldiğinde ise Büyükçekmece beraberliği ile deplasmanda ilk puanımızı alıyorduk. Eğer şampiyon olunacaksa deplasmandan da mutlaka puan çıkarmak gerekiyordu. Bu beraberlikle birlikte sarı-siyahlı takım yükselişe geçtiğinin de müjdesini veriyordu. Bu maçın ardından gelen Velimeşe ve deplasmanda ki Babaeski galibiyeti ile bir anda umutlar yeniden yeşermişti. Ancak bu kez kendi evimizde Arnavutköy'le berabere kalıyor ve çok önemli iki puanı bırakıyorduk. Belki de şampiyonluğun Kocaeli maçına kalmasının en önemli noktalarından birisi de kendi evimizde oynadığımız bu karşılaşmaydı. Ancak kayıp puanı daha önce bizi üçüncü ligden eden Edirne deplasmanında telafi ediyor ve yolumuza devam ediyorduk. Kendi evimizde oynadığımız Karadeniz Ereğli Maçını da kayıpsız kapamış ve en ciddi rakibimiz olan Kocaeli deplasmanına hazırdık. Kocaeli deplasmanında Tekirdağspor o güne kadar oynadığı en yorucu futbolunu oynadı ve kazanmayı çok istedi ancak maç sonunda Kocaeli memnun bizler ise üzgündük. Erokspor ile oynadığımız ilk yarının son maçını ise üç puanla kapayarak ikinci yarı hazırlıkları için kampa girmiştik bile...


Sezonun ikinci devresinde ise zaman zaman kötü sonuçlar alsa da fırtına gibi esen bir Tekirdağspor vardı.  Çengelköy ve Kozlu'yu Namık Kemal Stadında mağlup ederek ikinci devreye iyi bir başlangıç yapıyorduk.  Anafartalar ve Çınarlıspor'u da deplasmanda mağlup ederek ikinci devre bir anda dörtte dört yapıp üst sıralardaki yerimize yerleşmeye çalışıyorduk. Bu arada şampiyonluk kovalayan takımlar ise aldıkları kötü sonuçlarla adeta bizlere yardımcı oluyordu.

Fakat her şeyin bu kadar güzel gitmediğini evimizde Büyükçekmece'ye yenilerek anladık. Ardından gelen Velimeşe beraberliği ise taraftarı adeta çılgına çevirmişti. Özellikle Ergene Belediye Başkanı Rasim Yüksel'e büyük öfke vardı. Ancak futbol sahada oynanıyordu ve iki puan bırakmıştık. Kendini çabuk toparlayan sarı-siyahlı takım Babaeski ile oynadığı maçı rahat kazanmış ardından Arnavutköy deplasmanından da bir puan çıkarmıştı.

Tekirdağspor'un bundan sonra önünde çok önemli üç maç vardı. Edirne ile Namık Kemal'de oynanan karşılaşma 2-1 lehimize sonuçlanırken, Kocaeli'nin de 'bay' geçeceği haftada Karadeniz Ereğlispor'a konuk olacaktık. Eğer bu maçı kazanırsak liderin bir puan önüne geçecektik ve şampiyonluk maçı Namık Kemal'e kalacaktı. Öyle de oldu. Karadeniz Ereğli'yi deplasmanda mağlup ederken Tekirdağ'a lider dönüyorduk.


Artık tüm kent kenetlenmiş ve Kocaeli'ni beklemeye başlamıştık. Bu sırada kentin dört bir tarafına Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Albayrak önderliğinde bayraklar asılıyor ve şampiyonluk şarkıları söyleniyordu. Özel giydirilmiş otobüslerde taraftarlar Pazar günü oynanacak olan karşılaşmaya davet ediliyordu. Aslında davete gerek yoktu. Çünkü taraftar da bu maçı bekliyordu. Beklendiği gibi de oldu.

Binlerce taraftar karşılaşma saat 15:00'de başlayacak olmasına rağmen bir saat öncesinden stadı doldurmuş hatta neredeyse iki katı seyirci gelmişti. Bir o kadar taraftar da stadın dışında içeriden gelecek gol sesini bekliyordu. Her şey hazırdı şampiyonluk turu atmak için.

Karşılaşmanın başlamasıyla birlikte tribünlerde seslerini daha da artırmış ve takımına olanca gücüyle destek veriyordu. Atmosfer inanılmazdı. Koceeli'den gelen 250 kişilik taraftar grubu da üç puanla dönerek şampiyon olmak istiyordu. Dakikalar geçtikçe ortam gerginleşiyor geciken gol bir türlü gelmiyordu. Neredeyse karşılaşmanın tamamını hakim bir futbol oynayarak geçiren Tekirdağsporlu futbolcular zaman zaman girdikleri pozisyonları gole çeviremiyordu. Tribünler 'acaba yine mi olmayacak' diyecek bir kaç pozisyonu kendi kalemizde görünce tedirgin bir bekleyiş hakim oldu. Bu tedirginliği dakikalar 88.'i gösterdiğin de ve herkes maç böyle bitecek dediğinde yerini şampiyonluk şarkılarına bırakmıştı. Penaltıyla gelen gol tüm kendi adeta bayram yerine çevirmişti. Ancak son düdük bir türlü gelmiyordu. Sakatlıklar, oyunu soğutmak için yerde yatan futbolcular. Neredeyse son iki dakika geçmiyordu. Üzerine bir de uzatmalar sanki ayrı bir 90 dakika gibi gelmişti. Yaklaşık 10 dakikalık bir uzatma oynanıyor ve adeta maç bitmiyordu. Tribünlerde maçın hakemine protestolar artarken son düdük gelmiş ve taraftarlar şampiyonluk kutlaması için sahaya inmişti bile.

Kocelispor ise o şaşalı günlerini arar bir durumda üçüncü lige çıkma umutlarını önümüzdeki sezona bırakmıştı.  Sezonun son maçı ise düşme hattının hemen üzerinde bulunan Erokspor ile yapılacak. Bu karşılaşma tamamen formalite bir 90 dakika olarak görülüyor.

Zorlu bir sezon geçti. Emeği geçen herkese teşekkür etmek gerek. Özellikle Komutan Mustafa Aydoğdu ve onun savaşçı Askerlerine sonsuz teşekkürler. Gelecek sezonun planlamasını şimdiden yaparak üçüncü ligde güzel bir sürpriz yapmamız olanaksız değil. Ne dersiniz?

Yayınlanma Tarihi : 2015-04-06 12:48:52
Okunma Sayısı : 920
sugar chef

Özkan DİKMEN Diğer Yazıları