KANADI KIRIK KELEBEKLER
Kanadı Kırık Kelebekler’in yazarı Ramis Çınar
Ramis Çınar Bulgaristan Silistre’de doğup 1989 zorunlu göç ile Türkiye’ye gelmiş bir isim. Genç yaşamına sığdırdığı bilgi, birikim, gözlemlerine dayalı olarak 5 kitap çıkarmış bir yazar. Aynı zamanda Tekirdağ Büyükşehir Belediyesi Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Dairesi Başkanlığı’nda görev yapıyor. Çınar, ülkemizin de ne yazık ki ciddi bir sorunu olan kadına şiddet ve istismar üzerine gerçeklere dayalı bir şekilde kaleme aldığı son kitabı ‘Kanadı Kırık Kelebekler’ ile okuyucu karşısına çıktı. Yazar Çınar, “ömrüm yettiğince toplumsal temalı konulara değinmeye devam edeceğim.” diyor.
Kitap okumayı seven insandan zarar gelmeyeceğinin güzel bir örneği Ramis Çınar. Öyle ki Çınar, dünden bugünden değil ilkokul döneminden bu yana sürekli kitaplarla haşır neşir olmuş, lise dönemine geldiğinde ise bir gün kendisinde mutlaka kitaplar yazacağına karar vermiş. Ramis Çınar hem iş yaşamını devam ettirirken yoğunluk arasında bir de kitap yazıyor. 5. Kitabı olan ‘Kanadı Kırık Kelebekler’ aile içi cinsel istismarı, kadına karşı şiddeti, cinayet ve adalet arayışını ele alıyor. Yazar Ramis Çınar, diğer kitaplarım da benim için çok özel fakat bu son kitabım suç edebiyatı türündeki ilk kitabım olması özelliğiyle beni çok daha heyecanlandırdı.” diyor. “Gecenin sessizliğini bozan bir çığlık, sebebi anlaşılamayan şüpheli bir ölüm, soruşturma aşamasında ortaya çıkan sarsıcı gerçekler…” kitabın yorumlarına baktığımız zaman bir tane olumsuz bir yoruma rastlamadık. Sevgili Ramis Çınar imzalı bir şekilde kitabından ben denize de hediye etti. Bir çırpıda okuyup yorumumu kendisiyle paylaşacağım. Gelin isterseniz hem yazar Ramis Çınar’ı hem de kitaplarını kendi ağzından öğrenelim.
Habibe Tilki Üzel: Ramis bey öncelikle sizi biraz tanıyabilir miyiz?
Ramis Çınar: Elbette, ben Ramis Çınar. 1983 Bulgaristan Silistre doğumluyum. 1989’da zorunlu göç ile ailemle birlikte 6 yaşında iken Türkiye’ye göç etmek zorunda bırakıldık. Tekirdağ’a geldik ve Çınarlı Mahallesi’ne yerleştik. Soy ismimizden oradan gelir. İlköğretimi burada, liseyi ise Çorlu’da tamamladım. Konya Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi mezunuyum. Özel ve kamuda görevler aldım. 1 yılı aşkın süredir Tekirdağ Büyükşehir Belediyesi Basın Bölümü’nde editör pozisyonunda görev almaktayım.
H.T.Ü.: Aynı zamanda 5. kitabı çıkmış bir yazarsınız.
R.Ç.: Teşekkür ederim. Evet, 5. kitabım olan ‘Kanadı Kırık Kelebekler’ ile okuyucunun karşısındayım.
H.T.Ü.: Son kitabınızda dahil diğer 4 kitabınızı da birer cümleyle ifade eder misiniz?
R.Ç.: İlk kitabım ‘Söylenmemiş Sözler’ bir aşk romanı, 2.’si ‘Elveda Rumeli’ göç ve savaş üzerine ki televizyondaki dizi ile alakası yoktur, büyük dedemin hayat hikayesinden esinlendim diyebilirim. 3.’sü ‘Aşk, hayat ve arayış’ 70’li yıllardaki anarşik dönemde bir gencin hikayesini anlatıyor. 4.’sü ‘Ömrümün dört mevsimi’ Huzurevinde yaşayan emekli bir subayın ilginç içinde aşkında olduğu güzel bir roman. Son kitabım ‘Kanadı Kırık Kelebekler’ ise aile içi istismar, kadına şiddet, uyuşturucu bağımlılığı, yargının ağır işleyişi, adalet arayışı konularını barındırıyor.
H.T:Ü.: Sosyal medyada son kitabınızla ilgili yorumlar son derece güzel. Bu sizi daha da fazla motive ediyor olmalı değil mi?
R.Ç.: Kesinlikle öyle. Şunu da açıkça söyleyebilirim ki bu 5. kitabım olmasına rağmen en çok bunda heyecanlandım. Tarz olarak farklı olması hem kendimi aşmam açışından hem de yerli ve yabancı polisiye tarzı kitaplardan daha farklı olması beni daha fazla heyecanlandırdı. Sanki ilk kitabım çıkarcasına üstelik. Okuyanlar dili ve kurguyu çok iyi bulduklarını dile getiriyorlar. Henüz kötü bir okuyucu yorumu almadım.
H.T.Ü.: İlk ne zaman yazmaya başladınız?
R.Ç.: Ben ilk 2001 yılında yazmaya başladım. Ancak oldum olası kitap okumayı çok seven biriydim. Çocukluğumdan beri hep okurum. Çocuk klasiklerini okudum. Lise de dünya klasiklerini okudum. Üniversite yıllarımda çeviri kitaplar okurken sonrasında yerli yazarlarımızı okudum. Yerli yazarlar dili kullanmamı daha aktif hale getirdi diyebilirim.
H.T.Ü.: Peki gündüz iş hayatı, sosyal yaşam derken kitap yazmaya nasıl zaman bulabiliyorsunuz?
R.Ç.: Elbette zaman açısından sıkıntı yaşıyorum. Ancak akşamları ve hafta sonları yazabiliyorum. Kafamda önce kurguluyorum, bölümleri oluşturuyorum. Aslında kitabı ilkin kafamda, hayalimde yazıyorum. Sonra kaleme almış oluyorum. Tecrübe de ekleniyor buna elbette. İlk kitabımı 3 yılda yazmışken son kitabımı 6 ayda bitirdim. Suçun toplumsal kökenlerine inildiği bir kitap son kitabım, 5 ana karakter var. Post modern tarzda bir roman.
H.T.Ü.: Kanadı Kırık Kelebekler sizin adliyede çalıştığınız dönemde şahit olduğunuz olayları içeren bir tarafı da var doğru mu?
R.Ç.: 2 yıldan uzun bir süre savcılıkta görev yaptım. Pek çok olaya şahit oldum görevim gereğince. Oradaki olaylardan ilham aldım, gözlemledim. Anlattığım sadece bir suç değil, adalet temasına dikkat çekmek istedim. Ne yazık ki ülkemizde adalet konusu çok zayıf. Geçtiğimiz günlerde ben talihsiz bir olay yaşadım. Çorlu’da alnıma sarhoş bir adamın attığı bardak geldi ve yaralandım. Sadece kimliğin belli olması bile 1 ayı buldu. Bu ülkede gün ışığına çıkmamış pek çok olay var ne yazık ki. Belki de en azından bir nebze olsun konuya parmak basmak istedim kendi elimden geldiğince. Sessiz kalmakta bence bir nevi ortaklık o yüzden sessiz kalmayalım.
H.T.Ü.: Kaç adet basıldı kitap?
R.Ç.: 10 bin adet basıldı. Günde şuanda kitap adı altında her gün 200 kitap çıkıyor. Takdir edersiniz ki bazıları oradan buradan derleme, kulaktan dolma şeylerle hazırlanmış şeyler. Hatta gölge yazarlar tarafından hazırlanmışlar dahi var. Piyasanın kötü koşullarına rağmen kitap gayet güzel yol kat etti. Söyleşilerimiz oluyor, çeşitli televizyon kanallarına katıldım. Ben ömrüm yettiğince yazmaya devam edeceğim. Bu benim için son derece önemli bir iş.
H.T.Ü.: Kitap yazmak isteyenlere tecrübe anlamında ne tavsiye edersiniz?
R.Ç.: Sürekli yazsınlar başlangıçta kendi kendilerine, yazı ve teknikleri zamanla gelişen bir şey. Okusunlar fakat okumak kopya çekilsin diye değil de hep yaratıcılık artsın diye hem de farklı ben ne yapabilirim diye görebilmek için. Bitirmeden, son haline getirmeden de asla kimseye okutmasınlar. Bir de ne yazık ki en yakınımızdaki insanlar acımasız oluyorlar. Bunu mu yazdın vs şeklinde akıllarınca tiye alıyorlar. Onların bu özgüven kırışlarını dikkate almamak lazım. Kim ne derse desin inanmak şart önce kendine ve emeğine.
H.T.Ü.: 1989 zorunlu göç olayını da yaşamış bir insan olarak bunun üzerine de bir kitap oluşturma fikriniz var mı?
R.Ç.: O olay gerçekten tam bir trajedi. Kendi ülkenize göç ediyorsunuz aslında ama yabancı gibisiniz. Yıllardır yaşadığınız Bulgaristan eviniz ama orada da yabancı gibisiniz. Türkçe konuşmaya ceza var. Polisten aşırı korkuyorduk. Sınırdan bu tarafa geçtik. Türk polisini gördük ve korkuyoruz düşünün. Çok net hatırlıyorum abimle arabanın arka koltuğundayız. Polis geldi ve bize ‘Hoşgeldiniz!’ dedi. Annem bize dönüp mutlulukla gülümsedi biz gülümsedik. Nasıl korkuyla kuşatılmışız şimdi düşününce daha iyi anlayabiliyorum. Fakat biz Türkiye’yi daha görmeden sevdik. Bu konu benim hassas konum, ileride illa bu konuyu işleyeceğim.
H.T:Ü.: Kitap okuma oranında toplum olarak ciddi anlamda alt sıralardayız. Bir yazar olarak sizce bunu üst seviyeye taşımak için neler yapılabilir?
R:Ç.: Bu durum ülkemiz adına gerçekten üzücü bir hal. Televizyon, bilgisayar başında geçirdiğimiz vakitten az kısıp kitap okusak yeter. Kitap okuma oranı dünyada nasıl yükseltiliyor örneklerine bakılıp Milli Eğitim Bakanlığı ve Kültür Bakanlığı ile birlikte ortak çalışmalar yapılabilir. Ben kendi adıma toplumsal temalı kitaplarla okurlarımın karşısına çıkmaya devam edeceğim. Örneğin insanımızda ön yargıda var. Bir kitap alırken özgeçmişine bakıyor ve örneğin İstanbullu ise yazar artı puan ama mesela Çorlulu ise kitap iyi olmayabiliyor diye düşünüyor ki bunu yayın evleri de çeşitli örneklerle dile getiriyor. Nereli olunduğundan çok bence içerik, dil, anlatım, vermek istediği mesaj önemli diye düşünüyorum. Daha güzel bir dünyada yaşayabilmek için okuyalım diyorum.
H.T:Ü.: Ramis bey bu yoğunluğunuzda bize zaman ayırdığınız için çok teşekkür eder, iyi çalışmalar dileriz.
Okunma Sayısı : 1468