Farklılığıyla büyüleyen genç yazar, Eda Nur Işıksal
Farklılığıyla büyüleyen genç yazar, Eda Nur Işıksal
Tekirdağlı gazeteci bir ailenin kızı olan Eda Nur Işıksal henüz 21 yaşında olmasına rağmen ‘İlk’ adındaki ilk kitabını çıkardı. Gerek kitabın özellikleri gerekse türü bakımından da ilk olma özelliği taşıyan bu kitap çoktan raflarda yerini aldı. Kitapta hem muhteşem bir kurguyu hem de başarılı kişilerle yapılmış olan gerçek 8 ayrı röportaj okuyacaksınız. Farklılığı kendi hayal gücüyle birleştiren Eda Nur Işıksal edebiyat dünyasına hızlı bir giriş yaptı. Yıllar sonra bu ismi çok duyacaksınız benden söylemesi.
Bu haftaki özel röportaj konuğum gerçekten çok özel bir isim. Yaşıtlarının çok çok ötesinde bir farkındalığa ve empatiye sahip olan Eda Nur Işıksal 3 yıllık çalışmasının sonucunu alarak ilk kitabını çıkardı. Aynı zamanda hukuk öğrencisi olan Eda Nur Işıksal gözleri pırıl pırıl parlayan, naif bir kalple ağzından hayranlık uyandıran cümlelerin döküldüğü gencecik bir isim. Yazdığı ‘İlk’ ismindeki kitap ile edebiyat dünyasına farklı bir soluk getirdi. Öyle ki İlk asla son olmayacak. Biz yıllar sonra kendisini hem hukuki yaşantısında hem de edebiyat dünyasında göreceğiz. Bunu net bir şekilde söylememin sebebi ise onun kitabını okuduğunuzda, onun sunumunu dinlediğinizde, onunla birebir sohbet ettiğinizde de kendine özelikle iç dünyasına büyülenerek sürüklenmiş oluyorsunuz. Gözünüzü kırpmadan kendine çeken muhteşem bir aurası var. Kendisinin hem Tekirdağ hem de ülkemiz adına bir şans olduğunu düşünüyorum. Gelin istersiniz kendisini ve kitabını Eda Nur Işıksal’ın ağzından tanıyalım. Keyifle okuyacağınızı düşünüyorum.
Habibe Tilki Üzel: Öncelikle sizi biraz tanıyabilir miyiz?
Eda Nur Işıksal: Elbette, ben Eda Nur Işıksal. 1998 Tekirdağ doğumluyum. ilk, orta ve lise eğitim hayatımı Tekirdağ’da tamamladım. Şuan İstanbul’da Maltepe Üniversitesi’nde Hukuk 3. sınıf öğrencisiyim. 16 yaşından beri aile gazetemiz olan Olay Aktif’te köşe yazıyorum. Genelde toplumsal konular üzerinden mesajlarımı veriyorum. Olay Aktif bugün 19 yaşında bir gazete. Hukuki yaşantımın yanı sıra daha uzun süre devam etmesi için elimden geleni yapacağım.
H.T.Ü.: İsminin ‘İlk’ olduğu gibi ilk kitabınız şuan raflarda yerini aldı. Eminim ki bebeğini tutan bir anne gibi hissediyorsunuzdur kitabınızı elinize aldığınızda.
E. N. I: (Gülüyor) kesinlikle öyle hissediyorum. Siz İlk’e baktığınızda belki bir kitap görüyorsunuz ama benim onda gördüğüm çok şey var. İlk’e baktığımda son 3 yılımı, heyecanımı, tutkumu, hayalimi, belki korkularımı çok ama çok fazla şey görüyorum. Aslına bakarsanız şunun altını çizmek istiyorum ki İlk’e ben kitap demeyi değil proje demeyi daha çok tercih ediyorum. İçerik olarak da harika bir proje olduğunu düşünüyorum. Hem röportaj hem roman gibi hangisi olduğuna net karar verilemiyor. Bu anlamda da edebiyat dünyasında da adı gibi ilk olma özelliği taşıyor.
H.T.Ü.: Edebiyat dünyasının bile kafasını karıştıran böyle bir kitap yazma serüveni nasıl başladı biraz bahseder misiniz lütfen?
E.N.I.: Tabii. Öncelikle ben kendimi bildim bileli çok kitap okuyan bir çocuktum. Öyle ki okulda ders dinlerken bile elimin altında bir kitabım bulunurdu. Okul kütüphanesinde okumadığım kitap belki de çok nadir olarak vardı o dönemlerde. Bir zaman sonra yaşanmış ve gerçek türleri okumayı daha fazla sevmeye başladım. Sonrasında tarih kitapları benim için vazgeçilmez oldu. Tarih hocalarım hukuk bölümünü kazandığımda çok iyi bir tarihçiyi kaybediyoruz demişlerdi. İlber Ortaylı okumaya bayılırım mesela. Fakat şu da bir gerçek ki okuma eyleminin kendisini çok seviyordum. Çünkü orada okuduğum şeyleri hayal ediyor, kafamda kurguluyordum ve bunun verdiği hazzı başka hiçbir şeyde alamıyordum. Kendi kitabımın içeriğinin farklı olmasını ise çok istedim. Bunu yaparken de farklı olsun diye saçma sapan bir şey yapmak istemedim. Bu yüzden üzerinde gerçekten çok çalıştım. Okuduğum yüzlerde kitap türler olarak bir yerden sonra aynılaşmaya başlamıştı. İlk, kurgu ve röportaj olarak türünün ilk örneği. Sesli önsözü var ve bu da bir ilk. Bu fikri noterde onaylattık bile. Kimisi sesli önsöz mü o da nereden çıktı diyor bana. Bunu neden mi yaptım? Yazar evet bir kitap yazıyor. Önsöz yazıyor ki okuyucu ile bir iletişime geçsin diye ama ses yok, okuyucuya ne kadar dokunabiliyor. Ben benim okuyucumun kitabı okumadan önce kendi sesimden önsözümü dinlemesini, benle bir bağ kurmasını istedim. Bu yüzden de iyiki böyle bir ilki gerçekleştirdim diyorum. 295 sayfadan oluşuyor. Kalın kapak, şömizli, altın ve gümüş varaklı olarak basıldı. Kitabın içinde bir boş kutu kısmı var üzerinde kısa bir not. Okuyucuya haydi oraya kendi imzanı at diyorum. Böyle sürprizleri olan bir kitap İlk.
H.T.Ü.: İlk’in içinde bir kurgu akıyor, ana bir karakter var aslında diğer taraftan da gerçek ve önemli kişilerle yapılmış 8 ayrı röportaj mevcut doğru mu?
E.N.I.: Aynen öyle. Roman okur gibi elimize alıyoruz İlk’i fakat bir yerde tak gerçek kişilerle yapılmış gerçek röportajlar okumaya başlıyoruz. Gerçekten heyecan veriyor. Ana karakterimin adı Azra Hanzade Işık. Azra’yı oluştururken sağlam temellere dayandırdım onu. Gerçek hayatımda çok beğendiğim, hayranlık duyduğum 6-7 kadından beslendim Azra’yı oluştururken. Elbette kendi içimden de çok şey kattım ona. Röportajlara gelince tamamlaması tam 1 yıl sürdü. Çeşitli aksiliklerle karşılaştım fakat asla yılmadan yeni çözümler üreterek devam ettim. Bu röportajların kişilerde önemli etkiler uyandıracağına eminim. Röportaj isimlerinden bahsetmek isterim. Atasay Kamer ( Atasay- Huqqa Cafe-Restaurant Kurucusu), Gamze Cizreli (Big Chefs Kurucusu), Özge Vural (SM ve Marka Danışmanı), Gizem Zor (Rox Cappadocia Ev Sahipleri-Blogger), Mustafa Denizli (Teknik Direktör), Selim Soydan (İş İnsanı- Eski Milli Futbolcu), Alp Kırşan (Sunucu), Süheyla Yengi (Müzisyen). Hepsine sizin vasıtanızla bir kez daha sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum bana ve İlk’e güvenip inandıkları için minnettarım. Ayrıca Milliyet gazetesi yazarı Osman Şenher’e yanımda olduğu için çok ama çok teşekkür ederim bu yolculuğumda. Hepsinin bana inanması paha biçilemez bir duydu.
“İşin özeti ben farkındalığımı fark etmeyi önemseyen bir gencim bu yüzden den gerçeklerin farkındayım.”
H.T.Ü.: Gerçekten anlatımın da çok etkileyici. O yüzden kafandakilerin kağıda dökülmesi çok yerinde bir karar olmuş. Henüz hayatın çok başındayken bu kadar disiplinli bir işi başardığınız için sizi kutluyorum. Ancak kitap kağıda nasıl döküldü onu merak ediyorum.
E.N.I.: Bu soruyu genelde alıyorum. Yani henüz 20-21 yaşındasın ve ne kadar şey deneyimlemiş olabilirsin diyorlar. Onlara bu kitap benim deneyimlediğim şeylerin sonucu değil ki çok daha fazlası diyorum. Öncelikle gerçek röportajlar var. Hem de hayatta pes etmeyi tercih etmeyip zirveye çıkan insanların röportajları var. Bu röportajları aslında Eda yaptı. Fakat kitapta Azra yapmış gibi okuyorsunuz. Azra’nın hayatında ise kadına şiddetin hikayesi var. Şiddet dedimse bu illa vurmak, itmek değil. Günümüzdeki kadına şiddetin çeşitleri var ne yazık ki. Yazım aşaması 3 yıl sürdü ve ben hissettikçe hepsi bir bir kağıda döküldü. Azra’nın hayatı Eda’nın hayatı değil elbette fakat Azra’nın yaşadıkları gerçekten ülkemizde olan şeyler. İşin özeti ben farkındalığımı fark etmeyi önemseyen bir gencim bu yüzden den gerçeklerin farkındayım.
“Kırmızı ruj ve topuklu ayakkabı en çok başarılı, dimdik duran kadına yakışır.”
H.T.Ü.: Yaşıtlarınızın pek çoğu elinde telefon etrafında olup biteni dahi görmezken sizin yaşınızdan olgun bir bakış açıya sahip olmanız nefis. Peki, özellikle yaşıtlarınıza ne söylemek istersiniz?
E.N.I.: Aslına bakarsanız öyle kimseye uzun tavsiyeler verme sıkıcılığını yapmak istemem. Ben gazeteci bir ailenin çocuğuyum. Dolayısıyla hep farkındalığın olduğu bir ortamda büyüdüm. Hukuk okuyor olmam da işin tuzu biberi oldu. Ben de tabii ki sosyal medyayı kullanıyorum. Televizyon hiç izlemiyorum mesela. Aslında biraz oturup düşündüğümüzde sosyal medyada özendiğimiz pek çok aslında sahte. Bir bakmak lazım bu özendiğim şey gerçek mi diye. Belki de bir hayalden ibaret. Gerçek olan belki de akşam eve geldiğinde anne babanın sana olan sevgisi, annenin yaptığı yemeğin mutfaktan kokusunun gelmesidir. Bu tür duyguları çok hafide aldığımız bir dönem yaşıyoruz. Buna da çok üzülüyorum aslında. Yaşıtlarımın ve her birimizin çok daha faydalı yapacağı işler var sadece odaklanma sorunu yaşanıyor. Ben bu yüzden kendimi hep okumaya verdim, sıyırdım kendimi biraz gençliğin içinden. Çünkü böyle daha çok odaklanabiliyorum. Genç kızların hayalidir kırmızı ruj, topuklu ayakkabı. Ama kırmızı ruj ve topuklu ayakkabı en çok başarılı, dimdik duran kadına yakışır.
H.T.Ü.: Kitabınızın daha doğrusu sizin ifadenizle projenizin tanıtım çalışmalarına Tekirdağ’dan başladınız değil mi?
E.N.I.: Aynen öyle yaptım. Çünkü ben doğma büyüme Tekirdağlıyım. Ailem yıllardır bu şehirde gazetecilik yapıyor. Tüm basın camiasına da çok teşekkür ederim çünkü hepsi kendi çocukları gibi beni sahiplenerek İlk’e sahip çıktılar. Ben kendi şehrimden, kendi şehrimin bürokratlarından başlamak istedim. Sonrasında İstanbul ve ülke çapında tanıtımlarım olacak.
H.T.Ü.: Okul ile birlikte kitap çalışmalarını nasıl yürütmeyi planlıyorsunuz?
E.N.I.: Ben planlı hareket etmeyi seven biriyim. Kitabımı yazarken de okulum hiç aksamadı. Hatta henüz okulum kitabımın çıktığını yeni yeni öğreniyor. Günlük yaşantımı hiçbir şekilde etkilemesini istemedim. Sadece birkaç hocam ile fikir alış verişim oldu. Kitabın içinden bazı şeyleri sanki davaymış gibi hocalarıma sorup bilgi aldım. Gerçekten çok emek verdim ve bugün çok ama çok mutluyum elimde somut bir halde tutuyor olmaktan.
H.T.Ü.: Anladığım kadarıyla ‘farklı’ kelimesinin sizin için özel bir yer var. Buna doğru diyebilir miyiz?
E.N.I.: Kesinlikle diyebiliriz. Farklı olmak, özgün olmak benim için çok önemli. Aynılaşmış, kalıplaşmış şeylerden ben her zaman kaçıyorum. İlk’i oluştururken de buna çok dikkat ettim zaten.
“Özentilik bir tutkuya dönüşemez.”
H.T.Ü.: Kimisi bir şeyler yazmak istiyor ama alay edilirim korkusuyla harekete geçemiyor bu tür kişilere ne söylemek istersiniz?
E.N.I.: Bu tarz kişilerle ben de karşılaşıyorum. Onlara şunu söylüyorum: Dünyanın nüfusu ne kadar fazla herkesin onaylamasını beklerseniz yerinizde sayarsınız. Bir kişi bile okuyup kendisine bir çıkarım yapabilirse bence çok kıymetli. Hiçbir adım atmamaktansa atıp düşmeyi yeğlerim. Düşünce mecbur yine kalkacağız çünkü. Bana da kitabımla ilgili beklentimi soranlar var. Diyorum ki bir kişi bile okuyup kendine bir motto çıkarırsa ben beklentimi karşılamış olurum. Sadece şunu bilmemeliler bence. Yapmak istedikleri gerçek tutkuları mı yoksa özentilik bir durum mu? Çünkü özentilik hali bir tutkuya dönüşemez.
H.T.Ü.: 10 yıl sonra kendini ne yaparken görüyorsunuz?
E.N.I.: kadın ve çocuk benim hassas noktam. Hayatımda öyle acı hikayeleri yok ancak ben empati kuruyor ve başka insanların çektiği acıyı hissedebiliyorum. Bu da bazen bana ağır geliyor ama bunu yaşıyorum. 10 yıl sonra kendimi özellikle çocukları çok mutlu ederken görüyorum. Kocaman bir evde 30-40 tane kimsesiz çocukla oyunlar oynarken hayal ediyorum.
H.T.Ü.: Yıllar sonra siyaset ile ilgilenmek ister misiniz?
E.N.I.: Bunu zaman gösterir ama bazı noktalarıyla siyaseti değerlendiriyor olabilirim.
H.T.Ü.: Peki, kitabınızın senaryo haline gelmesini ister misiniz?
E.N.I.: Bunu çok isterim. Bazı okuyucularım da bu fikri bana söylediler. Tam film konusu gibi olmuş diye. Bu anlamda tekliflere açığım (gülüyor).
“Gezen mi bilir okuyan mı olmasın bence seyahatte aç kitabını oku olsun.”
H.T.Ü.: Okul ve kitap dışında seyahat etmeyi çok seviyorsunuz doğru mu?
E.N.I.: Kesinlikle çok doğru. Ailemle veya kendim seyahatlere çıkıyorum yurt içi veya yurt dışı. Çünkü keşfetmeyi çok seviyorum. Bir şehri gezerken kaybolmayı çok seviyorum. He insan gelişimi hem de toplumsal gelişim açısından seyahat etmenin önemli olduğunu düşünüyorum. Kimisi bunun parayla ilgili olduğunu söylüyor. Ben de onlara o zaman mahallenden başla önce diyorum. Farkındalık ile bir çık şehrini gez bakalım diyorum. Yakın veya uzak çıktığın seyahatte aç kitabını oku diyorum. Böylece gezen mi bilir okuyan mı değil de ikisi bir arada olmuş olur hem daha güzel olur diyorum.
H.T.Ü.: Bize son olarak ne söylemek istersiniz?
E.N.I.: Şuan yaşadığım anın kıymetini biliyorum ve tatlı bir heyecan içindeyim. Doğduğum günden beri daima yanımda destekçim olan annem ve babama çok teşekkür ederim. Özellikle annem benim için rol modeldir. Çalışan, üreten, sesi çıkan bir annenin kızı olmaktan son derece gururluyum. Babam da bu şehirde çok uzun yıllar gazetecilik mesleği ile kente emek vermiş bir isimdir. Ondan aldığım her değer için kendisine minnettarım. Başarı zorlu bir yol. İçinde üzülmek garanti var ama üzüntünün kişiyi olgunlaştırdığı kesin. Herkesin zirvesi kendisine göre çok farklıdır. Kendi zirvenize çıkarken asla pes etmeyin diyorum.
H.T.Ü.: Benim için çok keyifli bir röportajdı. Samimiyetle zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederim, yolunuz açık olsun.
Okunma Sayısı : 9436