ÇOCUKLAR YÖNETMELİ


ÇOCUKLAR YÖNETMELİ

 


Türkiye’de dershanelerin dönüşüm süreci kapsamında özel okula dönüşen ve geçtiğimiz sene özel okul ruhsatı alan Tekirdağ Aden Koleji’nin kurucusu Sadık Baş ile okulu ve eğitim sistemi üzerine defalarca röportajlar yapıldı. Ancak bu sefer ki röportaj bambaşka. Çünkü bu kez Sadık Baş’ın hobileri nelerdir, çocuklarına zaman ayırıyor mu, ailesiyle nasıl vakit geçiriyor bunları konuşuyoruz. Anlayacağınız bu sefer ki buluşmamız özel röportaj tadında şekilleniyor.


Hepimizin bildiği üzere Sadık Baş hem kendi ismini hem de dershaneden okula dönen ve bu anlamda Trakya Bölgesi’nde öncü olan Aden Koleji’ni kısa sürede pek çok kişinin hafızasına kazımayı başardı. Bugün Sadık Baş dediğimizde Aden Koleji, Aden Koleji dediğimizde Sadık Baş akla geliyor. Peki kimdir Sadık Baş, onu ne itti eğitimciliğe, boş zamanlarında neler yapar, bir kız bir erkek evlada sahip olan Sadık Baş çocuklarına zaman ayırıyor mu tüm bunlar daha fazlası özel röportajımızın içinde yer alıyor.
 
Habibe Tilki Üzel: Sadık Baş’ı nasıl bilirsiniz diye çevrenize sorduğumuzda herkes okuma ve yazmaya bayılır. Aklına gelenleri yazar diyorlar. Doğru mudur?
Sadık Baş: Aynen öyle yazmaya ve okumaya bayılıyorum. Bu eskiden beridir böyle. Aklıma gelenleri, karşılaştığım ilginç olayları yazarım sonra yıllar sonra çıkarıp okuduğum zaman çok hoşuma gider. Hatta geçenlerde 2004 yılında yazdığım bir yazım elime geçti. Ne ilginç ki özel okulu seçmek, eğitim konulu bir yazı yazmışım. Yıllar sonra okumak çok hoşuma gitti.
 
H.T.Ü.: Okulunuzun içinde bir klasik araba görüyoruz ki güzel mi güzel bu konuya da meraklıyız galiba.
S.B.: Klasik araba merakım var. O gördüğünüz 67 model bir Mustang. Genellikle burada duruyor nadir de olsa bazen dışarı çıkartıyorum. İlk arabamı ise üniversite 3. sınıfta almıştım ki onu da hiç unutmam 75 model Camaro idi. Aslına bakarsanız evet araba merakım var ancak ben doğayı da çok seviyorum. Su sesi, rüzgar sesi, güneş, deniz doğa ile ilgili ne varsa bayılıyorum. Kimi zaman arkadaşlarla araziye çıkıyoruz. Dinlendiğimi hissediyorum. Ayrıca yelken merakım var. Denizi ve yelkenle mücadaleyi çok seviyorum. Ayrıca boks yapıyorum. Okulda da hocalığını yapıyorum zaten. Hobileriniz neler derseniz bunları rahatlıkla söyleyebilirim.
 
H.T.Ü.: Üniversite eğitiminizi nerede tamamladınız?
S.B.: Afyonkarahisar’da Kocatepe Üniversitesi İşletme okudum. Sonrasında 2 – 3 yıl kadar İngiltere’de kaldım, eğitim aldım, dilimi geliştirdim. Bu yüzden İngilizcem iyidir. Mutlaka dilin olması gerektiğine inanan insanlardanım. Yabancı bir ülkede yaşamak sürekli misafir olmak gibi bir şey. Ne sahipleniyor ne sahipleniliyorsunuz. Ancak farklı bir kültür tanımak, dil öğrenmek için çok gerekli bir şey. Bu yüzden zor da olsa kendi çocuklarımın da böyle bir tecrübeye sahip olmalarını isterim.
 
H.T.Ü.: Hazır çocuk demişken bir erkek bir de yeni doğmuş bir kız çocuğu babası olduğunuzu biliyoruz.
S. B.: Çok şanslıyım ki sağlıklı iki tane evladım var. 2 yaşında Emir Hamza adında bir oğlum, 2 aylık Lina adında bir kızım var. Eşim avukattır. Eşim de ben de yoğun insanlarız ancak çocuklarımız hayatımıza dahil olduktan sonra tüm yorgunluğumuza rağmen hayat bambaşka oldu. Ben zaten çocukları seven bir insanım. Eğitimcilikle de belki bu yüzden hayatım kesişti. Çocuklarıma, eşime mutlaka zaman ayırıyorum. Özellikle hafta sonları bizim için aile günleridir. Bunu sürdürmeye de itina gösteriyorum.
 
H.T.Ü.: Okulunuz üzerine röportaj yaptığımızda görmüştük ki disiplinli bir kişiliğiniz var. Bu durum çocuklarınız için de geçerli mi?
S.B.: Kuralcı bir insanım. Bu çocuk yetiştirme konusunda da değişmez. Çocuklarımı kurallar eşliğinde büyütüyorum ki zaten çok şımartılmadan büyümelerini istiyorum. Bence kuralla yetişen çocuk ilkeli bir insan oluyor. 
 
H.T.Ü.: Emir ve Lina okul çağına geldiklerinde kendi okulunuzda okusun ister misiniz yoksa başka okula mı gönderirsiniz?
S.B.: Elbette kendi okulumda okumalarını isterim. Hem benim hem onların bu dengeyi oturtacaklarına inanıyorum. Şöyle söyleyeyim ki kardeşim kendi öğrencimdi, 3 ay bunu kimse bilmedi bile. Yine yeğenim var okulda ama her şey olması gereken dengede. 
 
H.T.Ü.: Çocuklarınızın hangi mesleği seçmelerini isterseniz?
S.B.: Bu konuyla ilgili şunu samimiyetle söylerim ki çok sevdikleri bir işi yapsınlar. O zaman çalışır gibi değil de hobi gibi iş yapacaklardır. İyi bir üniversitede okumalarını ve akademik hayatlarının olmasını isterim. Bence aileler çocuklarını iyi gözlemlemeli. Yeteneklerini keşfetmeli ve seçenek sunmalılar. Çocuk içinden mutlaka birine eğilim gösterecektir. Aksi takdirde yeteneği yok olup gider. Bana göre her bir çocuk bir damla, eğer yeterince ilgilenilmezse yağmur olup dereye akıyor, oradan denize akıyor ve kayboluyor. Buna izin vermeyelim. Aslında çocuklar dünyayı yönetmeli. Çünkü onların istedikleri her şey mutluluk üzerine. Böylece ne savaş olur ne açlık ne kötü bir dünya. Onlar yönetsin yetişkinler sadece tercüman olsun. 
 
H.T.Ü.: Bu sefer iş konuşmayalım dedik ama şunu öğrenmek isteriz eğitimciliğe nasıl başladınız? Hep kafanızda olan bir yatırım şeklimiydi?
S.B.: Hayat bazen bazı şeyleri kendisi belirliyor. Eğitimcilik aklımda yoktu. Tekstil işleri ile uğraşıyordum. İşçi bir anne babanın evladıyım. Kendi kendime planlar hep yapardım zaten ama eğitim üzerine değildi. Derken bir arkadaşım dershane almış benden de İngilizce konusunda yardım istedi. Önce 1 ay İngilizce dersi verdim. Sonra 1 sene hiç ücret almadan derslere girdim. Öğrencilerimi yabancı dil sınavına hazırladım. Hem İngilizce hem öğrencilerle beraber olmak hobi gibiydi. Sonra dershane el değiştirdi. Sahibi bana fiyat düşürelim gibi şeyler söyledi. Ben de ben zaten ücret almıyorum, biz anlaşamayacağız diyerek bir daha gitmedim. Ama öğrencilerimi de yarı yolda bırakamazdım sınava kısa süre kalmıştı. Kendi ofisimde ders vermeye devam ettim. Çocuklar beni İngilizce hocası sanıyorlardı. Onlara da anlattım, ben hoca değilim diye. Ama o kadar etkilenmiştim ki bir şeyler öğretmenin hazzından. O sene öğrencilerimin çoğu üniversiteyi kazandı. Ama ben hala dershanem olsun falan demiyorum. Günlerden bir gün bir öğretmen arkadaşım ve öğrencilerim mekanda otururken karşılaşıyoruz. Yanlarına gidiyorum. Konu konuyu açıyor ve dershane açalıma geliyor. O sıralarda bir Porsche almak üzereyken onu iptal edip dershaneciliğe yatırım yaptım. 2004’de ilk Keşan’da açtık sonra 2006’da Tekirdağ’da dershane açtık. 2012’de Keşan’da okul açtık. 2015’te ise Aden Kolejini dershaneden dönüştürdük. Benim ki tuhaf bir yol. Kafamda olmayan şeyler hayatıma girdi. Bugün olduğum noktadan ve yaptığım işten çok memnunum.  
 
H.T.Ü.:  Son olarak eminim ki çok daha güzel başarılara imza atacaksınız ancak gelecekte neyi mutlaka yapmak isterim diyorsunuz?
S.B.: Yelkenle dünyayı gezmeyi çok istiyorum. Ama özellikle toplum yararına bir şey yapmak istiyorum. 0 – 4 yaş arası kimsesiz çocuklar için bir merkez kurmayı çok isterim. Çünkü gerçekten bırakılmış o küçük çocuklara hiç dayanamıyorum.
 
H.T.Ü.: Görüyoruz ki tam da olmanız gereken yerdesiniz çocukların arasında. Eminiz ki sizden çok şey öğrenecekler hem hayata dair hem de eğitime dair. Bize zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederiz.           

Yayınlanma Tarihi : 10 Ocak 2016
Okunma Sayısı : 2793
sugar chef