Buram buram antik dönemin merkezi Antakya
UNESCO tarafından barış kenti olarak seçilen, tarihini günümüze kadar taşıyan ve Lübnan Dağları'ndan doğup Akdeniz'e dökülen Nil Nehri'nin güzelliğini görebileceğiniz yerdir Antakya...
M.Ö 5000'li yıllarda yöre yerleşim olarak kullanıldığını gösteren materyaller bulunmuştur. M.Ö. 17. Yüzyılın sonlarına kadar Mısır yönetiminde bulunan Antakya, sonrasında Hitit, Asur, Babil, Pers ve Makedonya hakimiyetini girmiştir. M.Ö. 300'lü yıllarda Büyük İskender'in komutanlarından Seleucus Nicator tarafından bulunmuş ve I. Seleucus'un babasının adı olan Antiokus ismine itifen Antiocheia adını almıştır.
M.Ö 64 yılında Roma egemenliği altına giren Antakya'nın altın çağı başlamış oldu. Roma döneminde 300.000 kişilik nüfusu ile dünyanın 4. Büyük kendiydi. Augustus döneminde olimpiyat oyunları başlamıştır ve toplumsal birçok binanın inşa edilmesi ile daha bakımlı bir hale gelmiştir.
260 yılı Haziranında Persler Antakya'yı yağma etmişlerdir. Yakıp yıktıkları Antakya harabe haline gelmiştir ve bu tahribatın giderilerek eski ihtişamına dönemin İmparatoru Probus tarafından döndürülmeye çalışılmıştır. Birçok kez kentin hemen hemen yok olmasına neden olan depremler ile halk Tanrının gazabına uğradıklarını sandıkları Antakya'yı terk ederek dağlara kaçmıştır. Birçok deprem, salgın hastalık (veba) ve yangınlar nedeniyle yapıların yok olduğu Antakya'da 260.000 - 360.000 kişi hayatını kaybetmiştir.
634 yılında Halife Ömer komutanlığında 9 asırdan bu yana Bizans'ın hükmettiği Antakya Arapların eline geçmiştir. 968 yılında tekrar Bizans topraklarına katılan Antakya, 1071 Malazgirt zaferinden sonra Selçuklu Hükümdarı Sultan Melikşah döneminde, Kutalmışoğlu Süleyman Bey komutası ile kuşatılmış ve Bizans bozguna uğratılmıştır. Fakat Antakya ve çevresinin yağma akınlarından korunması karşılığında Bizans'tan her yıl 20 bin altın alınması şartı ile kuşatma kaldırıldı.
1084 yılında Antakya valisi Philaretos tarafından Türk asıllı olduğu düşünülen İsmail isimli müslüman birine bölgeyi bırakmıştır. İsmail ise Kutalmışoğlu Süleyman bey ile işbirliği yaparak kenti teslim etmiştir.
1097 yılında ise Haçlılar tarafından işgal edilerek yedi ay onüç gün süren kuşatma sonucunda bir ihanet ile Antakya'yı ele geçirdiler. 1098 yılından 1268 yılına kadar Antakya Prensi ünvanını taşıyan hükümdarlar tarafından yönetilen bölge, 1268 yılında Memlul Sultanı Baybars ile islam hakimiyetine girmiştir. 1516 yılında Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim'in Memluk Sultanı Kansu Gavri ile yapmış olduğu Merc-i Dabık savaşı ile Osmanlı hakimiyetine giren bölge, Haleb Merkez sancağına bağlı bir kaza merkezi olarak yönetilmiştir.
Antakya'nın denizi genellikle korunaksız olduğu için dalgalıdır. Fakat karadan esen rüzgarlı günlerde dalgalar azalır ve denizin, güneşin tadına doyamassınız. Plajındaki siyah kumların denizin içerisinde olduğunuda görebilirsiniz. Denizinin dalgalı olması genellikle sörfçüler için biçilmiş kaftandır. Fakat denizin içerisinde dalgalarla boğuşarak keyifli zaman geçirenleri sık sık görebilirsiniz.Gece hayatından kopayanlar ise tercihlerini Arsuz köyünden yana kullanmaktalar. Barları ve kafeleri ile eğlenceli saatler yaşayabilirsiniz.
Yontmataş devrinden bu yana günümüze kadar gelen 34 binin üzerinde eserin ev sahipliği yaptığı ve dünyanın 2. büyük müzesi olan Arkeoloji müzesinde tarihin izlerini bulabilirsiniz. Tarihten günümüze gelen han ve hamamları görebilirsiniz. Camileri, türbeleri ve M.Ö. dönemlerde yapılmış kiliseleri ile birçok uygarlığa ait yapıları görebilirsiniz.
Efsanevi Daphne Kenti’ni görebileceğiniz Harbiye'de yüksek çınar ağaçlarını, defneleri ve şelaleri ile huzur bulabilir, burada sevdiklerinizle piknik yapabilirsiniz. Heykelcilik ve turistik eşya yönünden zengin olan beldede el emeği doğal ipeklerden beğendiklerinizi alabilir, restaurant ve lokantalarında enfes mezelerinin tadına bakabilir, künefenin gerçek tadını bulabilirsiniz. Oldukça zengin bir mutfağa sahip olan Antakya mutfağından lezzetleri bir de burda yemenizde fayda var.
Ayrıca Antakya Kalesini, Koz Kalesini, Bakras Balesini, Sarıseki Şatosunu, Payas Kalesini, Darbısark Kalesini, Demirkapıyı, Tel Atçana Höyüğünü, İmma Gölünü, Dor Mabedi kalıntılarını, Seleucia Pieria Antik kentini, Titus Tünelini, Kaya Mezarlarını, Charanion Büstü (Cehennem kayıkçısı Heron)'nü, Demirköprü, Roma Köprüsünü, Hz. Musa Ağacını, Hz Hızır Aleyhisselam türbesini ve görebilirsiniz.
Okunma Sayısı : 652